En kıymetli tesbih, namazlardan sonra çekilen :

Sübhanellah Anlamı:Allah noksanlardan uzaktır, kemal sıfatlarla muttasıftır(sonsuz yüce sıfatlara sahiptir).


Subhanallah kelimesi Barekallah kelimesi  ile aynı anlama gelmektedir.
Sübhanallah kelimesini kullandığınızda bütün kusurlardan ve eksiklerden Allaha sığındığınızı ifade edersiniz.

“Euzü Billahi mineş şeytanir racim”
“BismillahirRahmanirRahıym”
ZİKRİN ÖNEMİNİ BİLDİREN BAZI AYETLER
1 – Fezkürûniy ezkürküm veşkürûliy ve lâ tekfurûn;
O hâlde beni zikredin (anın – düşünün) ki sizi zikredeyim. Şükredin bana (değerlendirin beni), sakın küfretmeyin (hakikatiniz ve varlığın hakikati olduğumu inkâr etmeyin).(Bakara/152)*******************************************************
2 – Elleziyne yezkürunAllâhe kıyâmen ve ku’ûden ve alâ cünubihim ve yetefekkerune fiy halkıs Semavati vel Ard* Rabbenâ mâ halakte hazâ batılâ* sübhâneKE fekınâ azâben nâr;
Onlar (öze ermişler) ayakta, otururken ya da yanları üzere uzanmışken Allâh’ı anıp (hatırlayıp), semâların ve arzın yaratılışını (günün getirisi ölçüsünde evren ve derûnu ya da beyin indînde bedenin yeri ve özelliklerini) tefekkür edip; “Rabbimiz, bunları boş yere yaratmadın! Subhan’sın (yersiz ve anlamsız bir şey yaratmaktan münezzeh, her an yeni bir şey yaratma hâlinde olansın)! (Açığa çıkardıklarını değerlendirmemenin getireceği pişmanlıktan) yanmadan bizi koru” (derler). (A. İmran/191)


"Subhan Allah" zikrinin ANLATMAYA ÇALIŞTIĞI konuyu herkes algılayamaz.
Zikirler bu açıdan algı kapasitesine göre yani kademe,kademedir.
BURASI ÇOK ÖNEMLİ;"Subhan Allah" her zerrede Allah'ı görebilenlerin zikridir.
Allahtan bi haber "Subhan Allah" zikrine geçenler için eşya,varlık,insan gibi şeyler bir tarafta Allah diğer taraftadır.
ALLAH'IN HERŞEYDEN MÜNEZZEH OLUŞUNU DOĞRU ANLAYAMAZLAR.
Oysa "Ne yana dönerseniz Allah'ın vechi ordadır" ve "Şah damarından daha yakındır" gibi ayetler eşyadan,insandan hiç ayrılmayan bir Rahman ANLATMAKTADIR.
Bu yüzden zikirleri işlerken insanların kapasitesi göz önünde bulundurulmalıdır. "Subhan Allah" zikrini diline pelensek yapanlara iki cihanda selam olsun

Subhanallah zikri Zati yakınlık içindir...Şu anlatışımdan duy..

Ah zikretsen ya böyle, gönül! O şahdamarından yakın Sübhâne'l-ferdi's-samed'i...

"Ruh"tan "Kalb"e yansımalar


“SUBHAN”
  • “Ekber” olan(Tüm seyir ve dillendirilenlerin  yalnızca "nokta"mızla ilgili olduğu; Allah’ın yalnızca “Ekber” olduğu gerçeği)
  • Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan…
  • Semâlar ve arzda ne varsa hepsi de Kendisine  ait olan ve her şeyin (kanitun) hükmünü yerine getirici olduğu “O”!
  • Esmâ'yı beşerî değer yargılarıyla sınırlayanların; El Esmâ ve El Hüsnâ'nın ne olduğunu fark edemeyenlerin ve "Ekberiyet"iyle Allah'ı bilmeyenlerin vasıflamalarından münezzeh olan…
  • Her an yeni bir şey yaratıp bunlarla da asla kayıtlanmayan ve sınırlanmayan…
  • Yersiz ve anlamsız bir şey yaratmaktan münezzeh, her an yeni bir şey yaratma hâlinde olan…
  • Varlıkta gayrından ve varlıkla kayıtlanmaktan münezzeh olan...

"SUBHANEKE"
(Tenzih ederim seni...Her an yeni bir şey yaratıp bunlarla da asla kayıtlanmayan ve sınırlanmayansın)!
       "SUBHANEKE" "OKU"MAK
(Öncelikle "Allah" ismi ile işaret edilenin azamet ve sonsuzluğunun, ve dahi o boyutların yanında Dünya ve diğer değerlerin ne ifade ettiğini hatırlamak)
   
  • SUBHANEHÛ!(“Subhan”dır "Hû"! onların tanımlamalarından berî ve yücedir!)
  • Kız çocuklarını da Allah'a nispet ederler... Subhan'dır "HÛ"! ("HÛ", münezzehtir bu yakıştırmadan)! Hoşlarına gideni de (erkek çocukları) kendilerine...(Nahl/57)
  • SUBHANEHU MİN TENZİHİY!(Bahsettiğimiz Esmâ mertebesinin özelliklerinin, "Allah" adıyla işaret edilen indîndeki, sayısız "nokta"lardan bir "nokta" ve dahi "Hakikat-i Muhammedî" veya "Ruh adlı melek" isimlerine bürünerek açığa çıkan "kuantum potansiyel",  sonsuz-sınırsız; ezeli ve ebedi olmayan Esmâ mertebesi özellikleri olduğu gibi; ayrıca, bu mertebenin ilminin, tüm evren içre evrenler olan "çok boyutlu tek kare resim" diye söz ettiğimiz olduğu da fark edilmemiş! Bu yüzdendir ki, hâlâ, Allah, âlemlerdeki tek bir tanrı olarak algılanmakta devam ediyor! Oysa, tüm seyir ve dillendirilenler yalnızca "nokta"mızla ilgilidir ki; Allah yalnızca "Allah"tır; "Ekber"dir!)
  • HER "ŞEY"İN MELEKÛTU(Esmâ kuvveleri), "SUBHAN"IN ELİNDEDİR!
  • (Subhan olan) "O"NA DÖNDÜRÜLECEKSİNİZ{Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan(tedbirâtın bu mertebede oluştuğuna işaret) Subhan'dır... O'na rücu ettirileceksiniz.(Yâsin/83)}
  • "SUBHANALLAH"!(Allâh Subhan'dır (varlıkta gayrından ve varlıkla kayıtlanmaktan münezzehtir)-Onların vasıflamalarından Allah münezzehtir)…
  • “SUBHANALLAHİ AMMA YESIFUN”= Onların vasıflamalarından Allah münezzehtir.(Mu'minûn: 91)-{Esmâ ül Hüsnâ Allah'ındır (o isimlerin işaret ettiği özellikler, TEK, SAMED Allah'a işaret eder... Dolayısıyla bu isimler ve bu isimlerin işaret ettiği anlamlar sadece O'nundur; beşer anlayışıyla kayıt altına girmez.)! O'na isimlerin mânâlarıyla yönelin... O'nun Esmâ'sında ilhada sapanları (Şirke düşenleri-Esmâ'yı beşerî değer yargılarıyla sınırlayanları; El Esmâ ve El Hüsnâ'nın ne olduğunu fark edemeyenleri ve "Ekberiyet"iyle Allah'ı bilmeyenleri)  terk edin! Yapmakta olduklarının karşılığını göreceklerdir. (A'râf/180)
  • ”FESUBHANALLAHİ RABBİL ARŞİ AMMA YESİFUN”{Eğer o ikisinde (semâlar ve arz) Allah'tan başka tanrılar olsaydı, elbette o ikisi de düzenini yitirirdi! Arş'ın Rabbi Allah, onların vasıflamalarından münezzehtir.(Enbiyâ/22)}
  • SUBHANDIR ALLAH, AKŞAMINIZDA DA SABAHINIZDA DA! (FesubhanAllahi hıyne tümsune ve hıyne tusbihun “-Rûm/17)
  • ”SUBHANALLAHİ RABBİL ÂLEMİYN”(Musa) ona (ateşe) geldiğinde: "O ateşin içindeki de, onun çevresinde olan da mübarek kılınmıştır! Subhan Allah âlemlerin Rabbidir!"(Neml/8)
  • MELEKLERİN "SUBHAN"I TESBİHLERİ{(Melekler) dedi ki: "Subhansın sen. Sensin Veliyy'miz, onlar değil... Bilakis onlar cinne tapıyorlardı; çoğunluğu onlara iman etmişti (tanrı olarak)."(Sebe/41)}
  • "Subhan'dır Rabbimiz! Muhakkak ki Rabbimizin vaadi elbette yerine gelecektir."(İsrâ/108)
  • RABBİN, “SUBHAN”DIR!{“Subhane Rabbike Rabbil ızzeti amma yasifun”-Senin Rabbin, İzzet sahibi Rab olarak, onların tanımlamalarından münezzehtir!- (Sâffat/}
  • SUBHAN Kİ, KULUNU  İSR  (tayy'i mekân) ETTİ{Subhan ki, kulunu gece Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya isrâ (tayy'i mekân) etti... O'na delillerimizi gösterelim diye... Hakikat şu; "HÛ"; Semi'dir, Basıyr’dir!(İsrâ/1)}
  • Subhan'dır; arzın (bedenin) oluşturduklarından, nefslerinden (bilinçlerinden) ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri (gen sarmallarını) yaratan!(Yâsin/36)
 "SUBHANEKE" "OKU"MAK
(Öncelikle "Allah" ismi ile işaret edilenin azamet ve sonsuzluğunun, ve dahi o boyutların yanında Dünya ve diğer değerlerin ne ifade ettiğini hatırlamak)
 
  • "SUBHANEKE" (Tenzih ederim seni...Her an yeni bir şey yaratıp bunlarla da asla kayıtlanmayan ve sınırlanmayansın)!
  • "SUBHANEKE ALLAHÜMME”=Subhansın sen Allah'ım; seni tenzih ve tespih ederiz"(Yunus/10)
  • TESBİH NAMAZI(En az haftada bir defa Cuma gecelerinde mutlaka bu namaz edâ edilmelidir)
  • "SUBHANALLAHİ, VELHAMDU LİLLÂHİ, VE LÂ İLÂHE İLLALLÂHÛ, VALLAHÛ EKBER… VE LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE  İLLÂ BİLLÂHİL ALİYYİL AZIYM” {Bu tespihe devam etmenin ecri sevabını şöyle anlatıyor Hazreti Rasûlullâh (s.a.v.):"Bu şekilde zikir yapmam, üzerine Güneş'in doğduğu bütün yerlerden, Dünya ve içindeki her şeyden daha sevgilidir."}
  • “Subhanallah”{Allâh Subhan'dır (varlıkta gayrından ve varlıkla kayıtlanmaktan münezzehtir)}


Yaratılışın Başlangıcı :

Allahu Teala, cemâlinin nurundan ilk önce Muhammed SallAllahu Aleyhi Vesellem’in nurunu yarattı. Bu, bir hadis-i kudsi’de şöyle bildirilmiştir:“Muhammed SallAllahu Aleyhi Vesellem’i yüzümün nurundan halk ettim.”Bu durumu, Peygamber Efendimiz de şöyle beyan etmektedir:“Allah, önce ruhumu yarattı... Allah, önce nurumu yarattı... Allah, önce Kalem’i yarattı... Allah, önce Aklı yarattı...”Bunların hepsinden tek şey murad edilmektedir: Hakikat-i Muhammediye, yani Hz. Muhammed SallAllahu Aleyhi Vesellem’in gerçeği. Durum böyle olunca, ona birtakım adlar takıldı.

Nur (ışık) dendi. Çünkü o, celâl sıfatı altında saklı karanlıklardan saftır. Bunu Hak Teala haber verdi: “Allah tarafından size Nur, her şeyi açık anlatan kitap geldi,” (Maide, 5:15).Akıl dendi. Çünkü her şeyi idrak ederdi.Kalem dendi. Çünkü ilim onunla yayıldı.Ruh-u Muhammedî, olanların özü, kainatın öncesi ve aslıdır. Bunu Peygamber Efendimiz şöyle anlatır: “Ben Allah’tanım, müminler de bendendir.”
Şeriat Ağacı:
Peygamber Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Şeriat bir ağaçtır. Tarikat onun dalları, marifet yaprakları, hakikat ise meyvesidir. Kur’an’a gelince, gerek tevil (iç yorum), gerekse tefsir (dış yorum) bakımından hepsini içerir.”

Tefsir avam (çoğunluk) için, tevil ise havas (seçkin) kullara özgüdür.

Bize gelen, iki ana şekil üzeredir: Zahir (dış), bâtın (iç). Yani, şeriat yolu ve marifet.Cenab-ı Hak, şeriatla dış dünyamızın düzenini, marifetle de iç dünyamızın düzenini emreder. Her ikisinin birleşiminden ise, hakikat doğar. Bu sözümüze, ağaçla yaprağı örnek getirebiliriz. Bundan sonra, meyve oluşur.
Şu ayet, anlatmak istediğimiz şeye işaret eder: “İki deniz yürür, karşılaşır; fakat aralarında berzah (İnsan-ı Kâmil) vardır, aşamazlar,” (Rahman, 55:20).Her iki mânâ birden alınmalıdır. Aksi halde, yani yalnız zahirî bilgi ile hakikat elde edilemez. Esas hedefe varılamaz. İbadetin tam olması için, şeriat ve marifetin ikisi birden gereklidir.İnsan, önce şer’i (şeriata ait) bilgilere muhtaçtır. Bu ilimle, sıfatlar âleminde Hakk’ın zatına ait bilgiler elde edilir. Bundan sonradır ki, bâtın ilmine sıra gelir. Bu ilimle de, marifet âleminde Hakk’a irfanın ta kendisi elde edilir.

Marifet:
Marifet, nefsin kara perdesini kalp aynasından açmak ve onu temizlemekle hasıl olur. O zaman Allah’ın cemâlinin gizli hazinesi gözükmeye başlar, kalp sırrının özünde gözükür.Allahu Teala, bir kudsi hadiste şöyle buyuruyor: “Ben, gizli bir hazine idim. Zatıma irfan duygusu taşınmasını istedim. Halkı, bunun için yarattım.”Bundan anlaşılıyor ki Allah insanı, marifeti (bilinmekliği) için yarattı.Marifet, yani irfan sahibi olmak, iki şekilde anlatılır: Biri Allah’ın zatına, öbürü de sıfatına karşı irfan sahibi olmak.
Allah’ın sıfatına karşı arif olmada, dünya ve ahirette cismin alacağı tad vardır. Ama onun zatına karşı irfan duygusunda, öbür âlemde mukaddes ruhun alacağı haz vardır. Ayet-i kerimede şöyle buyurulmuştur: “Biz onu kudsi ruhla teyid ettik,” (Bakara, 2:87). Allah’ın zatına karşı irfan duygusu taşıyanlar, kutsal ruh’la kuvvet bulmuşlardır. Anlatılan bu marifet, ancak iki yönlü ilimle meydana gelir. Zahirî ilim, bir de bâtınî ilim. Anlatılanların gerçekleşmesi, bu iki ilme bağlıdır.
Peygamber Efendimiz, bu iki ilmi anlatırken şöyle buyurmuştur: “İlim, ikiye ayrılır. Biri dilde olur ki bu, Allah’ın kulları üzerindeki delilidir. Bir de kalpte olan ilim vardır ki, amaçların hasıl olması için, yararlı olan da budur.”

Zikir:Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Zikirlerin en değerlisi, ben ve benden önce gelen peygamberlerin yaptığı Lâ ilâhe illAllah’tır.”Zikir ilk defa dilden olur. Buradan nefse geçer. Sonra sırasıyla Kalp, Ruh, Sır, Hafi, Ahfa çizgisini izler.

Dilden edilen zikir, kalpten yapılana benzer. Dilden zikir ediliyorsa, Allah kalben unutulmamış demektir.Nefsten, yani içten yapılan zikirde, harf olmaz, ses işitilmez. İçten bir hareket ve duygu ile olur.

Kalbin zikri, kendi özünde celâl ve cemâl sıfatının tecellisini duymaktır.Ruhla yapılan zikrin sonucu, celâl ve cemâl sıfatının nurani tecellisine ermektir.Sır âleminden yapılan zikir, ilâhi sırların murakabesine götürür.

Hafi (Gizli) zikir, güçlü padişahın katında, doğruluk otağında olan, Ahadiyet zatından parlayan nurları görmeye götürür.Ahfa (Gizlinin Gizlisi) adı verilen zikre gelince, o da Hakke’l Yakîn makamının gerçeğine ermeyi sağlar.
Bu Hafiyü’l Ahfa denilen halden, Allahu Teala’dan başkası haberdar olamaz. Ayette bu şöyle belirtilmiştir: “Sırrı ve en gizliyi (ahfa) muhakkak O bilir,” (Ta-Ha, 20:7).Yukarıda anlatılan zikirlerden sonra, bir başka ruh oluşur. Bu, yolun sonuna doğrudur. Bu ruh, bütün ruhlardan daha inceliklidir ve ona Tıfl-ı Mâni denir. “O, ruhu, emri olarak kullarından dilediği kimsenin kalbine yerleştirir,” şeklindeki ayet, bunu ifade eder. Bu ruh, kudret âleminde durur. Müşahede âleminde yer tutar. Hakikat âleminin malıdır.Hakkını vererek yapılan zikir, kalplere nurlarını yerleştirir. Zikredenlerin kalpleri, o nurlarla hayata kavuşur. Allah, onların kazandığı sonsuz hayatı anlatırken şöyle buyurmuştur:“Onlar, ilk ölümden sonra hiçbir ölüm tatmazlar,” (Duhan, 44:56).
Rüyetullah :
Rüyetullah (Allah’ı görmek), ilâhi sıfatları görmektir. Bu görüş iki çeşittir: Biri, öbür dünyada vasıtasız olarak Cemâl sıfatının tecellisini görmek, diğeri de bu dünyada kalp aynası aracılığı ile ilâhi sıfatların tecellisine ermek. Bu sıfatlar, “Kalp (Fuad) gördüğünü yalanlamadı,” (Necm, 53:11) ayetinde bildirildiği üzere, kalp (fuad) gözüyle görülür. Bu konuda, şu hadis-i şerifi de anmakta yarar vardır: “Mümin, Mümin’in aynasıdır.” Burada birinci mümin, inanan kulun kalbi olup, ikincisi Cenab-ı Hakk’ın isimlerindendir. Her kim bu âlemde sıfat tecellisine ererse, öbür âlemde şekilsiz olarak zatını görür.
Bu anlatılanlar, Allah’ın sevgili kulları tarafından doğrulanmıştır. Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar:
“Rabbimi, Rabbimle anladım.”Hz. Ömer şöyle der:“Kalbim Rabbimi, Rabbimin nuru ile gördü.”Hz. Ebubekir şöyle der:“Ben hiçbir şey görmedim ki, Allah’ı onda görmüş olmayayım.”Hz. Ali şöyle der:“Ben, görmediğim Allah’a ibadet etmem.”Bütün bu sözler, ilâhi sıfatların gözlemini anlatır. Çünkü bir kimse, pencereye düşen güneşin ışığını görse ve “Güneşi gördüm” dese, yalan olmaz.

Namaz :
Ayette, “Namazlara devam edin, özellikle orta namaza,” (Bakara, 2:238) buyurulmuştur. Namazın tarikatteki anlamı, Kalbin, sonsuz huzurda kalmasını temindir. Ayette geçen ‘orta namaz’, anlatmak istediğimizin ta kendisidir, çünkü bu, kalp namazıdır. Zira kalp, bedenin tam ortasındadır. En önemli iş, kalp namazıdır. Bir kimse namazdayken kalbini asıl namazdan gafil tutarsa, öbür namazı da fesada uğrar. “Namaz ancak kalp huzuru ile olur,” hadisi, buna işarettir.Kalp asıldır; geri kalan ona uyar. Bunu, şu hadis-i şerif açıklar: “İnsanın bedeninde bir et parçası bulunur. O iyilik bulunca bütün vücut kurtuluşa erer, o kötü olunca bütün varlık iyiliğini yitirir. Ayık olunuz, o et parçası kalptir.”

Mânâ Çocuğu :
Tasavvuf ehli, kutsal mânâ hallerine, tıfl (çocuk) adını taktılar. Bu nedenle, o tıfl-ı mânâ (mânâ çocuğu), tıfl-ı mâni (mânâlar çocuğu) veya veled-i kalb (kalp çocuğu) olarak da bilinir.Ona tıfl denmesi, bazı sebeplerden ileri gelmiştir. Şöyle ki:
1. O hal, kalpten doğar ve orada büyür, terbiye görür. Nasıl ki anne de yavruyu doğurur, besler, büyütür ve erginlik çağına erdirir.
2. İlim tahsili, çok kere çocuklara özgüdür. Marifet ilmi ise, o kalp yavrusuna öğretilir.
3. Çocuk, dıştaki günah kirlerinden temizdir. O, kalbin yavrusu ise, ortak koş ma (şirk), gaflet ve cisim hatalarından arıdır.
4. Sözü edilen temiz şekil, çocuklarda daha çok görülür. Bu yüzden çoğu kez mânâ âlemlerine ait temiz hal, melekler şeklinde görülür.
5. Yapılan her iyi amelin karşılığı, bir mânâ çocuğudur. Bu çocuk, o güzel davranışın hayırlı sonuçlarının, mânâ âlemindeki görüntüsü ve mükafatı, ödülüdür. Allah’ı, iyi ameller işleyerek cennete girenleri, yavrularla ödüllendireceğini bildirir:
“Onların çevresinde, daima yavrular döner,” (Vakıa, 56:17).
“Onlar için hazır bekleyen gılmanlar, hazinelerde saklı inciler gibidir,” (Tur, 52:24).
6. Ona çocuk denmesinin diğer bir nedeni de, incelik (letafet) ve temizlik halidir.
7. Ona verilen bu isim, mecaz yolu iledir. Çünkü o, bedenle ilgilidir, insan kılığına bürünmüştür. O, insanlığın gerçek yönüdür. Cisimle ilgisi olmadığından, varlığı, Hakk’ın zatına karşı perde teşkil etmez. Bunu, Peygamber Efendimiz’in bir hadis-i şerifi şöyle anlatır: “Allah ile öyle bir zamanım olur ki, o anda araya ne bir Hakk’a yakın melek, ne de bir peygamber girebilir.”
Hadis-i şerifte geçen peygamber, Resulullah’ın insani tarafıdır.
Diğer bir hadiste, Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyorlar:
“Rabbimi, güzel bir delikanlı (şab-ı emred) şeklinde gördüm.”Bu, tıfl-ı mâni demektir. Yaratan’ın, o biçimde tecellisidir.
İlim sahibine gereken, mânâ çocuğu denilen insanlığın gerçeğini anlamaktır. Cisim âleminden geçip ruhani âleme ermektir. Orası, sır âlemidir. Orada Allah’ın zatından başka bir şey yoktur. Orası, sonsuz bir sahradır. Tıfl-ı mâni, orada uçar. Acaip ve garip şeyler görür, fakat onlardan haber vermek mümkün olmaz. Orası, kendi varlıklarından fena bulan tevhid ehlinin makamıdır.
İsa Peygamber der ki:“İnsanın Melekut âlemine geçmesi için, iki kere doğması gerekir. Ki, kuşlar da iki defa doğar.”Kuş ilk doğduğunda bir yumurtadan ibarettir. Bir kez daha doğup o kabuktan çıkamazsa, hiçbir zaman uçamaz.
Bu sözden kastedilen, ruhani olan mânâ âleminin doğmasıdır. O, insanın gerçek yeteneğinden gelir. Bu da insanın sırrıdır. Onun varlığı ve ilgileri, şeriat ve hakikat ilminin birleşmesinden doğar. Çünkü yavru, iki suyun bir araya gelmesinden oluşur. “Biz insanı karışık sudan yarattık, onu tecrübe ederiz,” ayeti buna işarettir.
Abdülkadir Geylani Hazretleri
Sırrü’l Esrar’dan

 Bütünyaratıklar, canlı ve cansız her şey, insanların bütün hücreleri, bazı insanlarındilleri, sürekli Allah'ı tesbih ederler. O, bu anlamda çok çok tesbih edilendir.
O, kendisi hakkında düşünülen bütün noksan sıfatlardan uzaktır. O, kendidışındaki her şeyden münezzehtir (tenzih edilmiştir).

Kur'an, Allah'ın "sübhân"olduğunu sık sık vurgulamaktadır:
"Eğer her ikisinde (gökte ve yerde)Allah'ın dışında ilâhlar olsaydı, hiç tartışmasız, ikisi de bozulup gitmişti.
Arşın sahibi Allah, Sübhan'dır; onların nitelendirdikleri şeyden uzaktır."(21/Enbiyâ, 22).
"Üstünlük ve güç (izzet) sahibi Allah, sübhândır, onlarınnitelendirmekte olduklarından yücedir." (37/Sâffât, 180; Ayrıca bkz.12/Yûsuf, 108; 17/İsrâ, 1, 93, 108; 27/Neml, 8; 28/Kasas, 68; 43/Zuhruf, 13;68/Kalem, 29).

Melekler, zaman zaman Allah'ın Sübhan' olduğunusöylerler (2/Bakara, 32). Mü'minler de inkârcıların Allah hakkında düşündükleriyanlış şeylere cevap verirken, Allah'ın onların nitelemelerinden çok uzakolduğunu dile getirirler, Allah'a "Sen Sübhânsın" derler (3/Âl-i İmrân, 191; 5/Mâide,116; 21/Enbiyâ, 87; 4/Nisâ, 171; 10/Yûnus, 18; 16/Nahl, 57; 30/Rûm, 40).
islam

KURBAN BAYRAMI GECESİ NAMAZI (23 eylülü 24'e bağlayan perşembeye gecesi)

Rivayet olunduğuna göre bu mübarek gecede iki rekat kılınır. Her rekatta on beş Fâtiha, on beş İh-
lâs, on beş Felak ve on beş Nâs Süresi okunur, selamdan sonra üç kere Ayete’l-Kürsî okunup on beş
defa istiğfar edilir. Sonra kişi dünya ve âhiret hayırlarından dilediği şeyleri ister(se duaların kabulu
kesin olan bayram gecesinde mutlaka hayırlı muratlarını elde eder). (Abdülkadir eI-Geylânî, el-Ğunye, 2/79)

KURBAN BAYRAMI GÜN U NAMAZLARI (24 eylül perşembe günü)

1) Rivayet olunduğu vechile; bayram namazından ve hutbesinden sonra) bir selamla dört rekat
namaz kılıp, birinci rekatta E'lâ (Sebbihisme Rabbike) Süresi, ikinci rekatta Şems Süresi, üçüncü
rekatta Duhâ Süresi, dördüncü rekatta ise İhlas Süresi okuyanın Allâh-u Te“âlâ elli senelik günahını
mahveder. (Muhammed ibni Hatîriddîn, el-Cevâhiru’l-hams, sh:63)

2) Rivayet edildiği üzere; bayram namazından sonra evine girince iki rekat namaz kılar, her rekatta
Fâtiha’dan sonra üç kere Kevser Süresi okur, böyle yapan fakir bir kimse ise kurban kesmiş sevabı
kazanır, yok eğer zengin ise o zaman kurban keser ve akabinde:


“Şüphesiz namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allâh’a âittir.
Onun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum. Ben Müslümanların ilkiyim. Ey Allâh!
Bu benim (cehennemden kurtuluş) fidyemdir, eti etime, kanı kanıma, kemiği kemiğime karşı
gelsin. İlâhî! Dostun İbrâhîm (Aleyhisselâmdan (kurbanını) kabul ettiğin gibi benden de kabul
eyle” diye dua eder. (Muhammed ibni Hatîriddîn, el-Cevâhiru’l-hams, sh:63-64)

Eğer bir kimse bir şey kaybetmiş olsa ve ne olduğunu, kimin aldığını bilmese Pazartesi gecesi bu ism-i şerifi 121 defa okusa o kaybolan nesnesi niyetine.. Ve yatıp uyuşa; ruhanîler tarafından buna rüyasında yahut uyanıklığında bir belirti yahut haber verilir. Veya çalan kimsenin (rüyada hırsızı görmek için) suretini buna açıkça gösterirler

https://img.ie/0c741.gif

YÂ GAYYUMU FE LÂ YEFÜTÜ ŞEY’ÜN MİN İL-MİHÎ VELÂ YEUDÜHÜ»

İlâhî isimlerden bir ism-i şerifde «El Kayyum» dur. Gökleri, yeri ve her şeyi yerli yerinde tutan demektir. Mânâsı: Ey vücudu zâtı hakıkıyesi ve kemâli sıfa-tiyesi ve efâliyesi ve evsafı zâtiyesi kendi zâtıyla kaim ve celâl zâtiyesi kaim bizzat olan Allahım! Bütün âlemler İçinde bütün mahlûkatın mesalihi sûrî’lerini ve umuru mânevilerini tedbir etmekde ününden bir şeyin zerresi fevt olmaz.




Namaz tesbihatlarında söylediğimiz sübhanellah, elhamdülillah ve Allahüekber tesbihlerinde 33 sayısının hikmeti nedir? Bu sayıya uymamız önemli mi?

Soru

Namazlardan sonra yaptığımız tesbihatlardaki 33 sayısının hikmeti nedir?
Bu sayıya uymamız önemli mi?
Eğer önemli ise müezzinlik yaparken sesli olarak söylediğimiz
tesbihlerden(subhanallah...) sonra 32 mi yoksa 33 kere tesbih çekeriz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;
Mü’minler namazlarının sonunda tesbihat yaparken “Sübhanallah”, “Elhamdülillah” ve “Allahü Ekber” gibi mübarek kelimelerle Yüce Allah’ı tesbih, senâ ve tâzim eder, arada getirmiş olduğu salavatlarla da Resul-i Ekrem Efendimize muhabbet ve selâmlarını gönderirler. Böylece hem Cenab-ı Hakkın yardımını istemiş, hem de Peygamberimizin şefaatini dilemiş olurlar. Daha sonra yapmış olduğu duâ ile bir kul olarak âcizlini, zayıflığını ve ihtiyaçlarını dile getirir, bütün bunları Kâinat Sahibinden ister.

Ayrıca namazlardan sonra yapılan tesbihat, birçok mühim ve ulvî zikir kelimelerinin tekrarına vesile olması bakımından çok sevaplıdır. Tesbihat bir nevi namazın hâtimesi ve en güzel surette bitirilmesidir. Bu tesbihleri bizzat Peygamberimiz devamlı surette yaptığı gibi, bizlere de faziletini bildirerek tavsiye etmiştir. Birgün, başta Ebû Zer (r.a.) olmak üzere Muhacirlerin fakir olanları Peygamberimize gelerek şöyle dediler:

“Yâ Resulallah, varlık sahipleri yüksek dereceleri ve dâimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyor. Onlar sadaka veriyor, biz veremiyoruz. Onlar köle âzat ediyor, biz edemiyoruz.”

Sahabîlerini dinleyen Peygamberimiz, onların gönlünü şu müjdesiyle aldı:

“Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla, sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz. Meğer ki, sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Meğer ki, sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Her namazdan sonra otuz üç kere ‘Sübhanallah’, otuz üç kere ‘Elhamdülillah’, otuz üç kere ‘Allahü Ekber’ derseniz, tamamı 99 eder. Yüzün tamamında da, ‘Lâilaheillallahü vahdehu lâ şerika leh, lehül mülkü ve lehüm hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa, affolunur.” (Müslim, Mesacid: 146; Ebû Dâvud, Vitir: 2)

Bu kelimelerin bu kadar sevap kazandırdığı ve pekçok günahı affettirdiği meselesine gelince; hadis âlimleri bu hususta şöyle bir izahta bulunmaktadır:

Fakir Muhacirlerin maksadı, mutlaka zenginlerden fazla sevap ve derece kazanmak değil, bu derecelere ve ebedî nimetlere kendilerinin de nâil olmalarıdır. Diğer taraftan, fakir Muhacirlerde o kadar hâlis bir niyet vardı ki, eğer onlar da zengin olsaydı, muhakkak diğer Müslümanlar gibi sadaka vereceklerdi. “Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır” hadisi ise, bu gerçeğe işaret etmektedir. İşte Cenab-ı Hak, mü’minlerin bu samimi niyetlerinin karşılığında onlara yüce dereceleri nasip etmekte, günahlarını bağışlamaktadır.

 Peygamberimiz (a.s.m.) bir diğer hadislerinde de namazdan sonraki tesbihatın faziletini beyan buyurmuş, devamında ise, “Herhangi biriniz namazda iken şeytan gelir ve namazdan dönünceye kadar ‘falan işi hatırla, falan işi hatırla’ der. Bu yüzden tesbih çekmeyi belki yapamaz” ifadeleriyle bu hususta bizi dikkate sevk etmiştir. (Tirmizî, Davaat: 25)

 Peygamber Efendimiz pekçok hadis-i şerifte de namazlardan sonra okunacak tesbihleri ve duâları bildirmiş, bizlerin de bu duâları yapmamızı tavsiye etmiştir. Hattâ öyle ki, namazdan sonra okunabilecek duâlar derlense bir kitap hacmine ulaşabilecek şekildedir.

Sözler isimli eserinde “Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahü Ekber” kelimelerinin hem namazın içinde, hem de namazdan sonra yapılan tesbihatta büyük bir yerinin olduğunu ifade eden Bediüzzaman HAzretleri şunları söyler:

“Namazın mânâsı, Cenab-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür. Yâni celâline karşı kavlen ve fiilen ‘Sübhanallah’ deyip takdis etmek, hem kemâline karşı lâfzan ve amelen ‘Allahü Ekber’ deyip tâzim etmek, hem cemâline karşı kalben ve lisânen ve bedenen ‘Elhamdülillah’ deyip şükretmektir. Demek, tesbih ve tekbir ve hamd namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârında bu üç şey her tarafında bulunuyorlar. Hem ondandır ki, namazdan sonra namazın mânâsını te’kit ve takviye için şu kelimât-ı mübareke [mübarek kelimeler> otuz üç defa tekrar edilir. Namazın mânâsı şu mücmel hülâsalarla te’kit edilir.” (Sözler, Dokuzuncu Söz)

Maddi kilitlerin kendilerine münasip anahtarları olduğu gibi manevi kilit hükmünde bazı sırların da kendilerine münasip ölçülerde anahtarları vardır.

Kilide göre anahtarı kullanmadınız mı muvaffak olamazsınız. Mesela sizin e- mailinizin bir şifresi vardır. O şifreyi yanlış girdiğiniz takdirde – mail kutunuza giremezsiniz. İşte bazı ilahi sırların açılabilmesi için belirli sayıda tesbihin veya salavatın çekilmesi gerekir. Bu sayı kasten çekilmez ise o ilahi sırra erişilmesi mümkün değildir. Fakat sehven yani unutarak yanlış çekilmiş ise Cenab-ı Hakkın rahmeti sizden onu kabul etmektedir. O ayrı meseledir.

Namaz tesbihatına ayrı bir ehemmiyet veren Üstad Bediüzzaman, namazlardan sonra okunması gereken bu tesbih, salâvat ve duâları tazim etmiştir. Bugün basılmış halde bulunan Namaz Tesbihatı Bediüzzaman’ın her vakit yapmış olduğu tesbihattır. Bu tesbihatta, sabah ve akşam namazlarından sonra okunması hadisçe tavsiye edilen istiaze duâları, her namazdan sonra okunmasında büyük sevabı olan “İsm-i Âzam” duâları bulunmaktadır.

Mânevî hayatımızın kalesi olan ve her gün okunmasında büyük fayda ev sevap bulunan bu ezkâr ve duâlar Tesbihat’da bir arada bulunmaktadır. Her namazdan sonra bu tesbihatı okumayı alışkanlık haline getiren mü’minin mânevî âlemi nurlanacak, aydınlanacak, nefis ve şeytanın tehlikelerinden kurtulacaktır.

Bir mektubunda Bediüzzaman Hazretleri bu tesbihatın ehemmiyetini, “Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediyedir (Peygamber yoludur) (a.s.m.) ve velâyeti Ahmediyyenin (a.s.m.) evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür” (Kastamonu Lâhikası, s. 68-69) ifadeleriyle dile getirdikten sonra, bu tesbihatın peygamberliğe ait büyük velâyetin (veliliğin) hususî evradı olduğunu, bu cihetten bu tesbihlerin bütün tarikatlerin zikir ve evradından faziletli bulunduğunu belirtir.

Hatta öyle ki, bu tesbihatın zevkine varan, hazzını alan bir mü’min, Peygamberimizin reisliğinde milyonlarca Müslümanın büyük bir zikir halkasında toplandığını, hep birlikte bu mübarek kelimelerin söylendiğini düşünerek, bir yerde mânen işiterek ruh dünyasını yüce âlemlere çıkarmış olacaktır.

Müezzin tesbihatta hangi tesbihin söyleneceğii bildirmek için söylüyor.Bu bildiri amaçlı söylenen tesbih 33 defa çekilen tesbihlerin sayısına dahil değildir. Zaten herkesin ayrı ayrı 33 defa tesbihleri çekmesi gerekir.

Bu tesbihleri 33 defa çekmenin hikmetine gelince:

Tesbihlerin 33 adet çekilmesinin elbette bir çok sırları vardır. Ancak kaynaklarda bu sırların ne olduğuna dair açık bir malumata rastlayamadık. Bu sayının o sırlar için bir şifre anahtarı olmasının bilinmesi, o sırların bilinmesi anlamına gelmez.

Bununla beraber, bu konuda bir iki noktaya işaret etmek mümkündür:

a. Bu üç tesbihin (Subhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber) ortak paydasını teşkil eden “Allah” lafza-i celaldir. Bu ismin ebced değeri 66 olup 2x33’tür. Bu açıdan 33 sayısı, bir ism-i azam olan lafza-i celalin riyazî makamına uygun olmakla o mertebelerdeki bazı feyizlere mazhar olmak mümkündür.

b. “Subhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber” kelimelerinin toplam ebced değeri 627 olup 19x33’tür. Bu tevafuk da “tesbih, tahmid, tekbir”den ibaret olan namaz tesbihlerinin 33’er defa olmasının uygun olduğuna işaret ede bir şifre olarak görülmektedir.

c. Namaz tesbihatı, namazlardaki birer çekirdek hükmündedir. Beş vakit farz namazların rekat sayısı 17’dir. Namazların sonunda yapılacak tesbihlerin de bu sayı ile ilişkisi vardır. Çünkü, 1’den 33’e kadarki sayıların toplamı 561’dir ki, 33x17’dir. Demek 33 sayısı, aynı zamanda günlük beş vakit farz namazların 17 rekatını da içine aldığı için önem arz etmektedir.

d. Tesbih, tahmid ve tekbirden her birisinin -küllî manada- 33’er mertebesi vardır. Şuurumuz ermezse bile, tesbihatı 33’er defa tekrarlamakla icmalî de olsa onların 33 mertebelerindeki feyizlere mazhar olunabilir. Bu şekilde tesbihat yapanlardan bazıları bilfiil, bazıları bi’n-niye, bazıları bil-kuvve bu sırlara mazhar olmaya namzettir.

Not: Tesbihatın mertebelerini görmek için Bediüzzaman hazretlerinin “et-Tefekkürü’l-imaniyu’r-refî’” ve Arapça 29. Lema adlı eserine bakılabilir..
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
----------------------------------------------------------



Şili'de 33 rakamının da kurtarma operasyonunun başarılı gitmesinde payı olduğuna inananlar var.

Hz. İsa'nın 33 yaşındayken çarmıha gerildiğine inanıldığı için bu rakamı uğurlu sayanlar bulunuyor. Madencilerin sayısının 33 olması dışında, sondaj makinesinin yerin altına inen kurtarma tünelini açması da 33 gün sürdü. Hayatlarını tehlikeli işlerde kazanan birçok kişi gibi madenciler arasında da uğurlara inanmanın çok yaygın olduğu belirtiliyor.

Madenci yakınları daha kurtarma operasyonuna girişilmeden, 33 rakamının kendilerine umut verdiğini söylüyordu. Dahası, Şili Devlet Başkanı Piñera da bu rakamın uğurundan bahsetmeyi ihmal etmedi. Madencilerin kurtarıldığı günün tarihini de aynı gözle okuyan çok sayıda kişi var.

13 Ekim 2010 tarihini 13-10-10 olarak yazan Şilililer, üç sayının toplamının 33 etmesini bir rastlantı olarak görmüyor. Ama bu konuda daha şüpheci olanlar, kurtarma operasyonuna başlanmasını geceyarısını biraz geçtikten sonraya erteleyen yetkililerin bu sihirde bir parmağı olabileceği kanısında!

----------------------------------------------------------
33 sayısının bir özelliği var mı?

Ahirette 33 yaşında olunması, tesbih sayılarının 33 olması,
Ramazan ayının 33 senede bir yenilenmesinin bir hikmeti var mıdır?

Cevap

33 sayısının birkaç meselede tevafuk etmesinin bilinen bir hikmeti yoktur. 33 sayısı hakkında gelen izahlar şöyledir:

Ka'b İbnu Ucre (ra) anlatıyor:

"Hz. Peygamber (asm) buyurdular ki:

"Namazın takipçileri (muakkıbât) var. Onları her namazın peşinden söyleyenler -veya yapanlar- (cennet ve mükâfat hususunda) hüsrana uğramazlar. Bunlar otuz üç adet tesbih, otuz üç adet tahmid, otuz dört adet tekbirdir". (Müslim, Tirmizi, Nesai)

Nesai'nin Zeyd İbnu Sabit'ten (ra) yaptığı bir rivayette şöyle denmektedir: "Bu emredildiği zaman Ensâr'dan bir adam rüyasında görür ki bir kimse: "Bunu yirmi beş yapın, tehlîli de ilâve edin" demektedir. Sabah olunca bunu Resûlullah'a (asm) anlattı. Efendimiz: "Söylendiği şekilde yapın!" buyurdu".

İbnu Hacer, bu üç kelime ile ilgili muhtelif rivayetler geldiğini belirttikten sonra meselâ sübhanallah kelimesinin bazılarında 33, bazılarında 25, bazılarında 11, bazılarında 10, bazılarında 3, bazılarında 1, 70 ve 100 kere tekrarı tavsiye edildiğini; keza elhamdülillah kelimesinin de tekrar edileceği miktarla ilgili olarak 33, 25, 11, 10, 100 rakamlarının geldiğini; Lâilahe illallah kelimesiyle ilgili olarak da 10, 25, 100 rakamlarının geldiğini belirtir.

Zeynüddin el-Irakî: "Bunların hepsi güzeldir, bu miktarların artması Allah'ı daha da memnun eder" der.
Begavî, bu farklı rivayetleri şöyle bir te'ville cem' etmeye çalışır: "Muhtemelen bu rivâyetler müteaddit zamanlarda vârid olmuştur ve kişi içinde bulunduğu ahvâle göre, bu rakamlardan birini seçerek o miktarda tekrarda muhayyer bırakılmıştır".

Âlimler umumiyetle bu tembihattan her birinin otuz üçer defa yapılmasının efdal olduğunu söylerler. Tekbirden sonra Lailahe illallahu vahdehu lâ şerîke leh... denir ki bununla yüz tamamlanır.

Şunu da belirtelim ki, âlimler, hadiste gelen rakamlara riayet etmeli, ne eksik ne de fazla yapmamalı, aksi takdirde vaad edilen sevap aynen elde edilemez, biz göremesek de anlayamasak da bu miktarlarda bir kısmı hikmetler vardır, demişlerdir. Bazı âlimler, ziyade ve noksan kasden yapılırsa sevap hâsıl olmaz derken, diğer bazıları ziyadenin sevabı gidermeyeceğini söylemiştir.

Hadiste zikri geçen "tesbih"ten maksad sübhânallah kelimesidir, "tahmid"le elhamdülillah, "tekbir"le de Allahu ekber kelimesi kastedilmiştir. (Kütüb-i Sitte)

Tirmizi ve Nesâi de bu hadîsi az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir. Anılan üç zikir her farz namazdan sonra onar defa okununca toplam yüz elli eder. Her hasenenin en az on kat arttırılarak mümin’in hayır defterine geçirileceği ayet ve hadiste sabit olduğu gibi burada da okunan yüz elli cümlenin bin beş yüz cümle olarak teraziye konacağı bildirilmiştir.

Yatağa girildiği zaman teşbih ve hamd cümlelerinin otuz üçer defa ve tekbir cümlesinin otuz dört defa olması durumu da Nesâî'nin rivayetinde belirtilmiştir. Toplamı yüz cümle olan bu zikir'de on kat arttırılmakla bine ulaşınca günlük zikir toplamı iki yüz elli eder ve on katı da bilindiği gibi, iki bin beş yüzdür.

Peygamber (asm): “Hanginiz günde iki bin beş yüz kötülük işler?” ifadesi ile bir müslümanın normal olarak günde bu kadar hata işlemediğine ve iki bin beş yüz hasenenin icabında bu kadar hatayı giderir durumda olduğuna işaret buyurur.

Sindi: 'Eğer kulun hataları varsa mezkûr hasenelerle giderilir. Şayet hataları yoksa veya az ise artan haneseleri onun derecelerinin yükselmesine vesile olur,” demiştir. (Sünen-i İbni Mace)

Bu teşbihlerin otuz üçerden doksan dokuz olması Esmai- Hüsna'ya (Allah'ın güzel doksan dokuz ismine) uygun düşmesi içindir. Namazlardan sonra yapılan bu teşbihlerin sonunda “La îlâhe îllallahu Vahdehu La Şerike Leh” denmekle teşbihlerin sayısı yüze çıkar ki Esma-i Hüsna'nın sayısı da bir rivayete göre yüzdür. Bir hadis-i şerifte: “Cennetin dereceleri yüzdür; Allah Teala o dereceleri mücahitler için hazırlamıştır.” buyrulduğundan gerek teşbihlerin ve gerekse Allah'ın isimlerinin yüz olması bu cennet derecelerine uygun düşmektedir diye bazı âlimler söylemişlerdir. (Zübdet’ül Buhari)

Cennete 33 yaşında girilmesinin hikmeti olgunluk yaşı olmasıdır

Muâz bin Cebel’den (ra) rivâyete göre, Rasûlullah (asm) şöyle buyurdu: Cennetlikler Cennete kılsız tüysüz sürmeli otuz veya otuz üç yaşlarında olarak gireceklerdir. (Müsned)

Kehl (cem'i kühûl): Otuz veya kırk ile elli bir yaş arasında olanlara denir. Dilimizde olgunluk yaşı olarak ifade edilir. Aslında ahirette herkes otuz üç yaşında olacağı için orada kühûl, süyuh gibi değişik safhalar mevcut değildir. Bu rivayet, hadisin vürûd ettiği andaki onların halini ifade eder. Bazı âlimler: "Bundan murad Müslümanlardan kehl olarak ölüp cennete girenlerin efendisi demektir. Onlar kühulun efendileri olunca cennet ehlinin efendileri olmaya evladırlar" demiştir. (Kütüb-i Sitte)





Geçim sıkıntısı çeken;4o gün süreyle,her gün 8836 kere

“Yâ Aziz celle celalühü” zikrine devam etse,hiç bir zaman geçim sıkıntısı çekmez.

Ayrıca her gün 94 defa her vakit namazından sonra zikretmeye devam eden,herkes tarafından sevilir,düşmanları ona zarar veremez.Evinden çıkarken her gün 94 defa ”Ya Aziz Celle Celalühü” zikrederse her tülü kaza ve beladan korunur.
islam

Cuma gecesi yatsı namazından sonra tenha bir mahalle oturup 66 defa îhlas süre-i şerifesi ve 5631 ya allah ve bin defa maşaallah ve bin kere salat ü selam okuduktan sonra yatağına yatan kimseye bir melek gelip arzu ettiği, istediği şeyi hakkında ihbar eder, ona haber verir ve bilcümle umur ve hususunda ona rehberlik eder.
islam

 Gavs-ı Azam Abdülkâdir-i Geylânî Hazretlerinin Füyuzât-ı Rabbâniye fî Evrâd-ı Kâdiriyye İsimli Duası


Allahım! Nurunla bizi dosdoğru yola hidayet eyle ve yüce huzurunda hep sadâkatle kullukta bulunma payesini bize de lutfet!; lutfet ki Allahım, dillerimiz sürekli Sen’in zikrinle meşgul, bedenimiz bütün uzuvlarıyla Sen’in emrine mutî’, kalblerimiz de yalnız Sen’in marifetinle dolu olsun. Ruhlarımızı müşâhedenle kanatlandır; kalb, sır gibi latîfelerimizi de yakınlığınla taçlandır. Sen her şeye kâdirsin. Sen’den dünya hayatında zühdümüzü ve nezdindeki derecelerimizi artırmanı diliyoruz.
Ey kalblerin ancak yakınlığıyla sükûna erdiği.. hayatın sadece lütf u ihsanıyla başladığı ve devam ettiği.. ünsüyle ve dergahının kapısını hep açık tutmakla, salih ve mukarreb kimselerin gönüllerine ferahlık salan.. ölümü ve hayatı yaratan.. uzaklaştıran ve yakınlaştıran.. saîd ve şakî kılan.. kalbî istidadını kaybetmişleri dalâlet çukurlarına atan ve temiz gönülleri sırat-ı müstakîme ulaştıran.. fakirliğe maruz bırakan ve zenginlikle serfiraz kılan.. kullarını imtihan eden.. dilerse affeden.. her şeyi takdir buyuran ve irade ettiklerini kazasıyla varlık sahasına çıkaran Yüceler Yücesi Allahımız! Biz katiyen inanıyoruz ki, olup biten her şey Sen’in ezelde takdir buyurduğun büyük planın birer parçası olarak meydana gelmektedir.
Rabbim! Sen’in kapından başka hangi kapıya yönelebilir, Sen’den başka kime teveccüh edebilirim!? Ululuk ve azamet tahtının yegane sultanı Sen’sin; güç ve kuvvet de yalnız Sana aittir. Yüce Rabbim! Sen Maksûd-u Hakikî iken, ben başka kimi maksat ittihaz edebilirim!? Sen yegane ma’bûd iken, ben başka kime ubûdiyette bulunabilirim!? Bütün hazineler Sen’in tasarrufun altındayken benim ihtiyaçlarımı başka kim karşılayabilir!?
Ey kullarının Kendisine tevekkül ettiği.. korkanların dergahına sığındığı.. darda kalmışların ümitlerini ihsanlarına bağladığı.. ızdırar içerisinde kıvranan bîçarelerin güç ve kuvvetine, rahmetinin enginliğine sığındığı.. fazl u keremine ellerin açıldığı ve dileyenlerin kapısına yöneldiği Ulu Mevlâm! Hiçbir surette ve hiçbir sebeple Sana karşı şekvada bulunma hakkım yoktur; ben de salih kulların gibi rahmetini ümid ediyor ve inayetini diliyorum; beni tevekkül gibi yüce bir hasletin özüne varmış bahtiyarlardan eyle! Ey kullarına en yakın olan, onları işiten ve isteklerine icabet eden Rab! Bu nâçar kulunun dileklerine de cevap ver; onun endişe ve korkularını da gider ve umduklarında haybet ve hüsrana uğratma!..
Yüce Allah’ım! Bizler yürüyeceğimiz yolu tam olarak bulamamış bir kısım şaşkınlarız; yolların en müstakîmine Sen bizi hidayet et! Fakirliğimize, zayıflığımıza ve aczimize derman ol; günahlarımızı yarlığa, ey Nur, ey Hâdî, ey Ganiyy, ey Kaviyy, ey Gafûr u Rahîm! Allahım, nezdinden göndereceğin bir ruhla bizi te’yîd ve takviye ve ilm-i ledünden bize de ta’lim buyur.. razı ve hoşnut olduğun yüce dinimiz üzerine ayaklarımızı sabitle ve bizi, haklarında ebedî saadet takdir buyurduğun, hoşnutluğunla sevindireceğin, cemâlinle gözlerini aydınlığa kavuşturacağın bahtiyar kullarından eyle!
Allahım! Şu muvakkat dünya hayatında sadece Sana kullukta bulunmak ve masiyetlerden kaçmak istiyorum. Bu dileklerimi gerçekleştirmeyi benim için kolay kıl; neticede de beni Cennetine al, cemâlini müşahede ile mesrûr et ve ikaba uğramaktan sıyanet buyur! Allahım! Ömrümüzü hep tâat eksenli sürdürme, ölmeden evvel de tevbe kurnalarında küçük-büyük bütün günahlarımızdan arınıp öylece huzuruna gelme hususunda bizden yardımını esirgeme! Sorgu esnasında yalpalamaktan ve kaybetmekten koru ve bizi kitabını sağından alanlardan eyle.. mahşer gününün korku ve endişelerinden emin kıl.. sırat-ı müstakîminden ayırma.. rahmetinle, kereminle bizi naîm cennetlerine al.. affınla, hilminle muamelede bulun; bulun ki dokunamasın bize o azab-ı elîm, ey Berr u Rahîm ve ey Halîm ü Kerîm!
Ya Ekreme’l-ekremîn! Bizim bir faydayı celbedecek ya da bir zararı def’edecek güç ve kuvvetimiz yoktur. Hiçbir şeye sahip olmayan bir kısım fakirler, hiçbir şeye güç yetiremeyen bir kısım zayıflarız. Hayır bütünüyle Sen’in elindedir ve her iş encamı itibarıyla Sana rücû edecektir. Allahım! Bizi emir buyurduğun hususları gerçekleştirmeye muvaffak kıl.. mükellef tuttuğun vazifelerimizi yerine getirebilmemiz için yardımcı ol.. fazl u rahmetinle bizi başka her şeyden müstağnî tut.. inâyât ü kereminle kırık döküklerimizi onar ve mâ fâtımızı (fevtettiğimiz şeyleri) telâfi imkanları sun!
Allahım, merhameti sonsuz Allahım! Bizim idrak ufkumuzun kuşatamadığı ya da istemeyi bile bilemediğimiz, hayır olarak kullarından herhangi birisine vaad ya da ihsan ettiğin ne kadar güzellik varsa onların hepsini rahmetinden biz de diliyoruz. Allahım! Zayıflığımı, çaresizliğimi, insanlar arasındaki önemsizliğimi, değersizliğimi Sana şikayet ediyorum. Sen Erhamürrâhimînsin; bütün çaresizlerin Rabbi de, bu çaresiz kulunun Rabbi de Sen’sin; beni, kötülük yapacak, düşmanlıkta bulunacak kimselerin insafsızlığına terketmezsin. Ah, keşke bu mücrim kuluna karşı gazabın olmadığını bir bilebilseydim; o zaman başka hiçbir şeyi önemsemezdim. Affına layık değilim ama onu da dört gözle beklerim. Gazabının gelip beni bulmasından, hiddetine maruz kalmaktan, bütün karanlıkları ışığa kavuşturan ve dünya ve ahiret umûrunun salâhına vesile olan nuruna sığınıyorum. Benim halimi ıslah edecek güç ve kuvvet de yalnız Sen’dedir; Sana sonsuz hamdediyor ve hoşnutluğunu diliyorum.
Ey emellerimi lütf u keremine ve ihsanlarının güzelliğine bağladığım.. gizli-açık her hâlimi gören ve âkıbetimin nasıl olacağını bilen Yüce Rabbim! İnişli-çıkışlı hallerimi ve dilimin hâcâtıma tercüman olamayışını da yine Sana şikayet ediyorum. Yegane mâlikim Sen, yaptığım her işi neticeye erdirecek olan Rabbim de Sen’sin. Hiçbir halim Sana gizli kalmaz. Gamlarımı, kederlerimi görür, işitir ve bilirsin.
Rabbim! Dûçar kaldığım musibetler büyüdü de büyüdü.. tasalarımın hadd ü hesabı yok.. gençliğim çoktan elden gitti.. duygu ve düşüncelerim duruluğunu kaybetti.. topyekün kederler üzerime çullandı. Bir mükafaata mı mazhar olacağım yoksa bir mücazaata mı maruz kalacağım, onu da kestiremiyorum, ey dönüşümün Kendisine olacağı, içimden geçenleri de, dışıma aksedenleri de, arzularımı da, sonumun nasıl olacağını da bilen Rabbim!
Allahım! Aciz ve zayıf düştüm.. çaresiz kaldım.. fikrim herc ü merce uğradı.. durumum iyice zora girdi.. halim kötüleştikçe kötüleşti.. hayallerimin gerçekleşme ihtimali iyice düştü.. hasretim büyüdükçe büyüdü.. âh u enînlerim semalara ulaştı.. sırlarım âşikâr oldu.. gözyaşlarım sel olup aktı...
Allah’ım, Sen benim yegane melceimsin. Huzuruna gelebilmek için en büyük vesilem de yine Sen’sin, Sen’in rahmetindir; açığımı ve gizlimi bilen sadece Sen olduğun için acılarımı, ızdıraplarımı Sana arzediyor, başımda dönüp duran felaketleri def’etmeni diliyorum. Ulu Allahım, Sen’in kapın talebi olanlara her zaman açıktır ve Sen’in fazlın muhtaç olanlara mutlaka ulaşır. Arz-ı hal edilebilecek ve bir talepte bulunulabilecek en son merci yalnız Sen’sin. Ey duyan, gören, olup biten her şeyi manzar-ı âlâdan temâşâ eden; arzın ve semanın, esmâ-i hüsnanın sahibi; isimleri kainatın devam ve bekasının vesilesi Yüce Rabbim! Sen’den, akan gözyaşıma, bitkin ve bîtap düşen bedenime, dermansız halime, sönüp gitmeye yüz tutmuş gençliğime merhamet etmeni diliyorum.
Ya Rab! Bu nâçar kulunun önündeki yollar daraldıkça daraldı.. bütün kapılar yüzüne kapandı.. neticeye götüren yola girmesi de iyice zorlaştı.. üzüntüsü, tasası arttıkça arttı.. ömrü tükenmeye yüz tuttu da, hâlâ huzura, rahata ve gönül duruluğuna giden kapılardan hiçbiri açılmadı.. günler geldi geçti de nefis gafletten ve aşağılık işlerden bir türlü elini eteğini çekmedi. Ey Kendisine el açıldığında cevap veren, dilediği hususu süratle gerçekleştirmeye muktedir olan, azametli, kerîm ve lütufkâr Rabbim! Benim içine düştüğüm musîbetleri de ancak Sen berteraf edebilirsin. Recâ hislerimi tamamıyla Sen’in inayetine, rahmetine, şefkatine bağladım; ne olur, bu bendeni haybet ve inkisara uğratma!
Ey benim Yüce Rabbim! Dualarıma perde koyma, dileklerimi geri çevirme ve beni hicranımla, bir hiç hükmünde olan havl ve kuvvetimle başbaşa bırakma! Acziyetime, ihtiyacıma merhamet et! Sadrım daraldı, fikrim teşvişe uğradı; ne yapacağımı, nasıl davranacağımı şaşırmış bir halim var. Gizlimi de açığımı da bilen Sen, fayda temin edecek, zararı def’edecek Sen, yüce nezdinden sürpriz bir fereç ve mahreç gönderecek Sen, bütün zorlukları kolay hale getirecek de yine Sen’sin! Rabbim! Rahatsızlığı arttıkça artan, şifa bulması zorlaştıkça zorlaşan, dertleri çoğaldıkça çoğalan, devaları iyice azalan, başındaki musibetler bütün bütün kabaran, onlardan kurtuluş çareleri hiç denilecek kadar zayıflayan bu bîçareye merhamet et, inayet elini uzat! Ey teveccühleriyle mahzun kullarının kalblerini imar buyuran, cömertliği ve nimetleriyle bütün mevcûdatı kuşatan Merhametliler Merhametlisi! Çaresiz kalanların melcei, ümidi, yardım edeni ve şifa vereni yalnız Sen’sin. Ben de Sen’in kulunum.. ben de Sen’in nezdindekilere muhtacım. Fakirim; sehavetinden fışkıran lütuflarını gözlüyorum. Günahkârım; günahlarımı silip süpürdüğün, beni de affınla sarıp sarmaladığın müjdesini bekliyorum. Çok korkuyorum; müsamaha ve emn ü eman diliyorum. İsyankârım; ettiğim tevbelerin, kötülük ve isyan kokan hatalarımı toz-duman edeceği ümidini taşıyorum. Kapında fakir ve aciz bir dilenciyim; ihsanlarının gelip beni de sürûra garkedeceği recasıyla yaşıyorum. Sayısız kayıtların mahpusu oldum; kulluğuma mani olan o bağların süratle çözüleceği ve müşahede ufkuyla sevindirileceğim ümidini besliyorum. Aç ve üryan bir vaziyette, dergahının önünde, kurb kevserlerine kanacağım, iman libasıyla donatılacağım intizarı içindeyim. Susuzluktan dilim damağım kurudu, ciğerlerim kavruldu; elemli ateşlerimin ferahlatan bir serinliğe inkılâb edeceği, muhabbet oluklarından kana kana içeceğim, kurb kâselerinden yudumlar alacağım, sıkıntılarımın, elemlerimin, rahatsızlıklarımın ve hüzünlerimin bir bir dağılıp gideceği ve sürpriz sevinçlere dönüşeceği, bütün hastalıklarımdan şifa bulacağım anları gözlüyorum. İniltiler içinde huzuruna gelmiş garip bir yolcuyum. Vatanından, tanıdıklarından cüdâ düşmüş bir zavallıyım; dilerim ki bu gurbet, bu şekâvet ve bu talî’sizlik daha fazla sürüp gitmesin, gitmesin de bir an evvel gurbetim sıla olsun.. ruhum ve bedenim, ağaçların altında ılgıt ılgıt esen meltem rüzgarlarının serinliğiyle huzura doysun.. gönlüm lütf u ihsanla dolsun.. kalbim rahmet ve rıdvan esintileriyle ferahlık bulsun, ya Azîm ü ya Mennân, ya Kerîm ü ya Rahman, ya Sâhibe’l-cûdi ve’l-ihsan ve’rrahmeti ve’l-gufran, ya Allah, ya Rab, ya Allah, ya Rab, ya Allah, ya Rab! Kevn ü mekanın artık dar geldiği, varlığın bütünüyle kendisinden uzak durduğu, ünsiyete yanaşmadığı, gece-gündüz şaşkın şaşkın, hafakanlar içinde dolaşan, sılada bile gurbet yaşayan, hiçbir yere sığmayan, zaman geçse de dertleri, tasaları azalmayan, vahşîler gibi mahlukatla bir türlü ünsiyet edemeyen bu kuluna merhamet et!
Rabbim, Yüce Rabbim! Sen’den başka bir rab var mı ki, ona yalvarayım.. başka bir ilah mı var ki, ümitlerimi onun vereceklerine bağlayayım.. Sen’den gayrı bir kerem sahibi mi var ki, ondan atâ ve ihsan talebinde bulunayım.. cömertliğiyle maruf başka birisi mi var ki, onun fazlına bel bağlayayım.. Sen’den gayrı bir hâkim-i mutlak, el açılan, ihtiyaç arzedilen bir başkası mı var ki, şikayetlerimi ona ileteyim ya da işlerimi ona havale edeyim!? Hayır ya Rabbi, hayır, Sen’den öte kerem ve cömertlik sahibi yoktur. Ey gazabından rahmetine sığındığımız, kullarını koruyup kollayan fakat Kendisi asla bir himayeye ihtiyaç duymayan Rabbim! Sen’den başka keremi ve ihsanı bol kerîm bir rab var mı ki, gidip ona el açayım!? Allahım! Dost bildiklerim bana hep cefa ettiler.. tabîp zannettiklerim canımdan usandırdılar.. yakın-uzak herkes hep şamataya aldılar; dertlerim de büyüdükçe büyüdü. Vedûd ü Karîb, Raûf u Mücîb bir tek Sen’sin; ne olur, merhametini esirgeme ve gidecek başka kapısı olmayan bu kulunun yalvarışlarına da icabet buyur!
Rahmeti, şefkati, re’feti ve merhameti, zayıfların ve güçsüzlerin sığınağı olan Yüceler Yücesi Rab! Her şeyi bilen ve dilediği her şeyi gerçekleştirmeye muktedir olan yalnız Sen iken, kime gidip halimi arz edebilirim ben!? Her halimi görüp bilen, dost ve yardımcı Sen olduğun halde, başka kimden yardım dilenebilirim!? Kerem Sen’in şanın iken başka hangi kapıya iltica edebilirim!? Hem, Sen’den başka benim yaralarımı kim tedavi edebilir, kırıklarımı kim sarabilir; dağlar cesametindeki günahlarımı kim affedebilir!?
Ey bütün sırlara nigehbân, sadırlarda saklanan her şeye muttali olan.. gücü, kuvveti elinde bulunduran ve varlığa hükmeden.. her şeyin evveli ve her şeyin âhiri olan Rabbim! Sen’den, beni sorgusuz, sualsiz, meccanen affetmeni diliyorum.
Ey herşeyin dizginlerini elinde tutan.. hiçbir şeyin Kendisine zarar ve fayda veremediği, galebe edemediği.. hiçbir şeyin ilminden ve nazarından kaçamadığı, Kendisine ağır gelmediği.. hiçbir yardıma ihtiyacı olmayan.. hiçbir şeyin meşgul edemediği.. aciz bırakamadığı.. Kendisine benzemediği.. her şeyin yegane mâliki olan ve anahtarlarını elinde bulunduran Yüce Rabbim! Üzerimde dönüp dolaşan bütün zararları uzaklaştır.. işlerimi kolaylaştır ve bereketlendir.. beni altından kalkamayacağım şekilde muhasebe ve muahazeye tâbî tutma.. mevhibelerini sağanak sağanak başımdan aşağıya yağdır.. her şeyin hayırlısını nasip et ve bütün muzır ve şerîr şeylerden sıyanet buyur!
Ey her şeyin evveli, âhiri, zâhiri, bâtını olan.. her şeye hükmeden.. her şeyi sayıp ortaya döken.. başta yaratan, ölümden sonra tekrar hayat veren.. bilen.. kuşatan.. gören.. müşahede eden.. kim ne işlerse hepsini kaydeden.. küçük-büyük yapılan her şeyi gören, haberdar olan.. Kayyûm ismiyle varlığı ayakta tutan.. görünür âlemin verasında, verâların da verasında tasarruf sahibi bir zat olan Yüce Rabbim! Sen her şeye kâdirsin, ne olur, benden bilerek ya da bilmeyerek sâdır olmuş ne kadar hata, günah ve isyan varsa onları da mağfiret buyur!.
Allahım, Ulu Allahım! Zerrelerden seyyarelere kadar bütün varlık, Sen’in mehâbet ve mehâfetin karşısında hep iki büklümdür. Sen ise bütün korkulardan münezzeh ve müberrâsın. Sen’den bir daha sorgu-suale maruz kalmayacağım şekilde beni affetmeni istirham ediyorum, ey kat kat perdeler ötesinden, verâların verâsından bütün varlığı evirip çeviren Allah’ım! Ey inanan kulların reca kaynağı, ümit ettiğim hususlarda beni hayal kırıklığına uğratma! Ey rahmet dileyenlere merhamet tecellîlerinde bulunan, bana da rahmetinle muamele eyle! Ey inanmış gönülleri inayetiyle koruyup kollayan, yardımınla beni de te’yîd buyur! Ey tevbe edip yeni bir teveccühle dergahına dönenleri muhabbet tecellileriyle karşılayan Rab, Kainatın Medar-ı İftiharı, Sen’in habîbin Muhammedü’l-Emîn hürmetine, benim ve topyekün müslümanların tevbelerimizi kabul et! Amin, Amin ya Rabbe’l-âlemîn!
Sen’in Kitab-ı Mübîn’indeki, “Ey müminler! Nebîler Serveri Hazreti Ahmed ü Mahmûd u Muhammed Mustafa’ya çok salât ve selam edin!” emrine ittibâen, o İnsanlığın Efendisi’ni, âlini ve bütün ashabını salât ü selamlarla anıyor, el açışlarımızın, yakarışlarımızın en güzel ve en hayırlı şekilde cevaplanacağını ümit ediyoruz! Bir kısım densizlerin yakıştırmalarından doğu ve batı arasındaki mesafeden kat kat daha uzak, insanlığı aydınlatmak için her zaman değişik elçiler gönderen, âlemlerin Rabbi Allahımız! Beklediğimiz hususlarda bizi inkisara uğratma, ne olur!
Amin
* Bu dua El-Kulûbü’d-Dâria’nın 30-37. sayfalarında geçmektedir.
islam

1000 kelime-i tevhid
1000 salavat


Ve sonrada aşagıdaki ayeti şerifeyi 111 kez okursanız, inşallah Allah cc izniyle, Allah o kuluna kendi esmasini ya da ayetini bildirir. Bunun bir kaç uygulanış şekli vardir, ya uykuda ya da yakaza halinde Rabbim kuluna gosterir.



Ayet sudur ;

Ve indehu mefatihul gaybi la ya-lemuha illa hu ve ya-lemu ma fil berri vel behr vema tesgutu min varagetin illa ya-lemuha vela habbetin fi zulumatil arz vela ratbin vela yabisin illa fi kitabin mubin.

Anlamı:

Dogrusunu Hak bilir.Ve gaybin anahtarlari, onun yanındadır.Onu O'ndan başkası bilmez.Ve denizde ve karada ne varsa bilir.O bilmeksizin, bir yaprak dahi düşmez.Yerin karanliklari içinde hiçbir yaş ve kuru bir tane yoktur ki, " Kitab-i Mubin" 'de bulunmasin.



Bu ayeti serife okunmasi bitince 1000 kelime-i tevhid, 1000 salavat okunur.7 geceye kadar inşallah Allah cc lutuf eder inşallah
islam

 Enerji Yüklemek

Uzerinizde bulunan negatif etkilerden kurtulmak için,yaşınızdan 1 fazlası (mesala yaşınız 30 siz 31 adet olarak okuyacaksınız)

Ayetel kürsü
Felak
Nas
Kafirun

Suya okunacak ve 3 gün içilecek.
islam

Bismillahirrahmanirrahim
1-Fatiha 3,kere
2-Ayet-el kürsi 3,kere
3-ihlas 3,kere
4-Felak 3,kere
5-Nas 3,kere sırasınla bu sureler okunur arkasından alta yazıcağım esmalar yazdığım sırada okunmalıdır.

Ya ALLAH Ya RAHMAN Ya RAHİM Ya HAYYU Ya KAYYUM Ya KERİM Ya RABELALEMİN Ya ZÜL CELALİ VEL İKRAM -

Bu esmalar yaALLAH tan ya zül celali vel ikrama kadar bir severde okunduğunda 1,kere okunmuş sayılır bunu bu okuma şekliyle 100, adet okunmalıdır. Sayı,yı tamamladığımızda yüce zattan hacetimiz olan ne ise madi manevi çözülmesini istediğimiz problemlerimizin bedensel ruhsal rahatsızlıklarımızın vs gibi sıkıntılarımız giderilmesi için duanızı yapın ve arkasından Velhamdülinlahi rabbil alemin el Fatiha deyip ve 1 Fatiha okunuyun. Burada size vermiş olduğum esmalar AZAMETİ yüksek olan esmalardır. Bu esmaların vereceği şifa tartışılamayacak kadar güçlü kıymetli ve bir okadarda değerlidir. Zaten esmalara başlamadan önce okuduğumuz sureler bulunduğumuz mekan içinde var olupta algılayamadığımız tüm negatif enerjilerden arındırır ve okuyacağımız bu azameti yüksek olan esmaların enerjileri hat saffaya ulaşarak bulunduğumuz mekan dahil olmak üzere o saf temiz ve olması gereken yerden var olan pozitif enerji tüm bedenimizi kuşatır sarıp sarmalar yüksek derecede frakans yayar bu duayı hiç değilse günde 1 defa bu şekilde okumak lazımdır bu duanın sırları sayılamayacak kadar çoktur bu duayı okuyarak bu sırlara ALLAH,ın izni ile nail olmak ve keşfetmek sizin elinizdedir...
islam

bu sureyi büyü tutmaması ve yapılan büyünün bozulması için okuyabilirsiniz.

-ayrıca 7 kere okuyanın birşeyi kaybolmaz.
-evinden birşeyi çalınmaz.
-evinde geçimsizlik,veba ,taun ve cin girmez.
-evi demir bir sur gibi korur.
-KAYBOLAN İNSANIN İSMİNİ niyet ederek o kişinin gelmesi için okunursa,kısa zamanda geri döner(imam gazali)
-hergün 40 kere 40 gün okuyup,Allahım ya Ğaniyy beni öyle zenginleştir ki,bundan sonra fakirlik yüzü görmeyeyim diye dua ederse Allah her zaman yardımcısı olur.
islam

Sürelerin Toplam Sadece Yazılı Harf Adetinde Okumakta İlim Vardır.

Ayetel Kursi 187 harftir.
Fatiha Süresi 124 harftir.
Alak Süresi 289 harftir.
İhlas Süresi 47 harftir.
Felak Süresi 73 harftir.
Nas süresi 80 harftir.
Kafirun Süresi 99 harftir.
Kevser Süresi 43 harftir.
Kadir Süresi 115 harftir.
Asr Süresi 73 harftir.
İnşirah Süresi 102 harftir.
Zilzal Süresi 158 harftir.
Fil Süresi 97 harftir.
Kureyş Süresi 77 harftir.
Tin Süresi 162 harftir.
Tebbet Süresi 81 harftir.
Tekasur Süresi 123 harftir.
Duha Süresi 165 harftir.

Yazılı harf adetleridir hepsi doğrudur.

Amener Rasulu 315 harftir.
islam

17 gün riyazat yapılır.yani sadece bitkisel gıdalar yenir.hayvani gıdalar yenmez.mümkünse oruç tutulur.isimleri temagıysin(1501),bağdanin(127),yesvadin(81),vağ dasin(1071),nevfena(187),gadiysin(1065)



Halumiye Melekleri varmıdır Aslı Nedir

Günümüzde her şeyin bir birine karıştığı gibi maalesef havas ilmi adı altında da, eserlerinde de bir çok batıl ve şeytani şeyler hayırlı bilgilerin arasına karışmıştır. Onlardan biride bazı eserlerde bildirilen Halumiye Melekleri diye tanıtılan varlıklardır ki asılları Şeytanların büyüklerindendir.
İbni Haldunun Mukaddimesinde geçtiği ifade edilen ve havas ilimlerinde bilgi sahibi olmak isteyenlerin 17 gün boyunca riyazete girip bu varlıkların isimlerini 5 bin defa zikredince geleceklerini ve şahıslara manevi ilimler vereceği iddia edilir. Bunların ulvi hadimler melekler olduğu belirtilir. Üstelik komiktir eserin birinde de bu meleklerin şahsın birine filanca piyango biletini al değip zengin ettikleri gibi gülünç bir o kadar da meleklere iftira olan sözler vardır. Melekler ulvi hadimler hiçbir zaman bir harama insanı teşvik etmezler edemezler. İşte maalesef bu tür bilgiler havas eserlerinde çoktur. Bizlerde elimizden geldiğince din kardeşliği hukuna binaen sizleri uyarıyoruz ki bu tür saçmalıklara kanıpta bu verilen bilgileri yapmaya kalmayın kendinize yazık edersiniz. Sanırım bu konuyla alakalı ilk defa bu fakir bu kadar bilgi vermiştir.Allahu alem

Şimdi eserlerde geçen bu sözde varlıkların isimlerine ve bizim niye bunlara şeytan dediğimize gelince:

Yesvadin, Vağdasin, Gadisin, Bağdanin, Temagiysin

Şimdi bu isimlerin ve riyazetin bilgilerini verenler nedense bizim kadar detaya girip de mesela bunlar geldiğinde hangi şekillerde geliri açıklamamışlar. Zaten o kadar bilgileri olsaydı bunlara Melek demezlerdi bu da ayrı bir durum. Hoş verdikleri isimlerde tam olarak bu değil.
Bunlar geldiklerin genelde Vağdasin bir Erkek suretinde, Yesvadin bir Arslan suretinde Gadisin bir bayan suretinde, Bağdanin bir kısrak at şeklinde, Temagiysin bir Kartal suretinde gelirler. Bu hususta fazla detaya girmek istemiyorum o yüzden kısa kesiyorum maksat doğrunun bilinmesidir.
Bu isimlerin asıllarını rabbimiz yüce Kelamında beyan etmiş akıl ve basiret sahipleri anlasın diye tabi bu bilgileri verenlerde bu akıl ve basiret olmadığından Rabbimizin bildirdiği bazı şeytanlara bunlar Melek demişler.
 
islam

Niyetin Hayırlı Olup Olmadığını Anlamak İçin Aşağıdaki isimleri sırayla zikretmeye devam eden kişiler başladığı işin yada niyetinin hayırlı olup olmadığını anlarlar.

“Yâ Hadi Yâ Habir Yâ Mübin” 100 defa okunur.
Bu isimler 100 adet okunup,ikinci yüze başlamadan önce maksadına niyet edilir ve şu şekilde dua etmek gerekir.
“İhdini Yâ Hâdi ve ahbirni Yâ Habir,ve beyyin li Yâ Mübin.” “Ey doğruyu gösteren Rabbim! Bana doğru yolu göster.En aydın yolu ve işi kalbime ilham eyle” Maksada uygun olabilmesi için,bu zikir ve duanın gece yarısından yapılması icap eder.
Bu duayı yapan kimse uykusu geldiğinde uyuduğu zaman,uykusunda görmek istediğini rüya yolu ile etraflı bir şekilde görecektir denilir.
 
islam



Ayeti Hirz ve Havassı

Kurandaki bu Hirz ayetlerini Şeyh Ahmet Malik ve eski Ankara Mebusu Tarsus müftüsü gibi alimlerin eserlerinde verdikleri şekliyle okuma ve havassı defalarca tecrübe edilmiş ve faydası görülmüştür. Onların verdiği ve tecrübe edilen şekliyle ayeti hirzin havassı hangi hastalıklara faydalı olduğu ve okunuşu şöyledir.
Şeytan, Cin ve Sara illetine müptela olanlara, Eli ve ayağı tutulmuş ve tutmayanlara, Ağzı ve Gözü eğilmiş ve Felç vurmuş kişilere, Cüz zam ve vücutta olan çıban ve yaralara, her türlü ateşli hastalıklara, hasetçilerin hasedinden, nazar büyü ve sihir şerrinden emin olmak için. Evini şeytanlardan muhafaza etmek ve evinin bereketinin artması için (her gün okumak lazımdır) cemi muradına nail olmak , rahmet ve bereket için. Tüm korkuların dan emin olmak için. Rivayet olunur ki Muhammed bin Ali radiyallâhü anh şöyle buyurmuştur; Felce tutulmuş olan bir ihtiyara bu Hirz Ayetlerini okudum. Allah Teâlâ’nın izni ve bu Ayeti kerimelerin bereketiyle hasta o dertten kurtuldu dedi.
Kabul Ahbar derki Bu hirz Ayetlerini zalim bir cebbara karşı okuyarak huzuruna giren kimse onun zulmünden, şerrinden, zararından ve ziyanından Allah Teâlâ nın izniyle emin olup korunur. O zalim cebbardan zarar yerine hürmet ve ikram, zulüm yerinede yardım görür.
İbni Mesud (r.a) buyurdu ki bir kimse bu ayeti hirzi mecnun üzerine okusa biiznillah düzelir.
Bazı muhakkikin demişler ki bu ayetleri okumaya devam edenlerin maddi ve manevi bütün hastalık ve sıkıntıları gider.
Rivayet olunur ki Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem buyurdu Nefsim kudret elinde olan zata yemin ederim ki eğer bir kimse sıdk ve ihlas ile bu ayetleri bir dağ üzerine okusalar o dağ yerinden kaybolur bu ayetler arş hazinelerinden bir hazinedir.
Rivayet olunur ki Bir kimse Fakih İmam Ahmet bin Musa hazretlerine fakirlikten şikayet edince İmam o şahsa bu ayetleri devamlı okumasını tavsiye etmiştir. Bu ayetlerin havassı elbet çoktur biz bu kadarla yetiniyoruz.
Bu Hirz Ayetlerini okumanın şartları ise şunlardır güzelce abdest alıp hastanın karşısına ve kıbleye gelecek şekilde oturur. Yedi kere Estağfirullah El Azim ( İstiğfar getirir) 11 kere Namazlarda okuduğumuz gibi Rasulullaha Sallahu Aleyhi ve Selleme salavat getirir ve hastanın sıhhati şifası niyetiyle aşağıda işaret olunan yerlerde hastaya üfüler. Eğer hasta bir yıldan az olduysa hasta olalı üç gün gün doğarken ve batarken üzerine okunur eğer bir yıldan fazla olduysa 7 gün sabah ve akşam okunursa biiznillahi Teala hasta şifa bulur. Okumanın haricinde bir nusha da hastanın taşıması için yazılır ve eşkalde(Kitabımıza Bakınız) nushanın sonuna yazılır hasta bunu hiç çıkarmaması gerekir ve mümkünse sabah, akşam okumanın akabinde bu ayetleri bir elmaya veya kağıda yazıp hastaya suyu içirilir elmaya yazılırsa yedirilir elmanın bu hususta tesiri fazladır gaflet olunmasın. Allahu alem bissavab El Müntehabatu Min Ulumil Havas-hkerrar

بسم الله الرحمن الرحميم اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمينَ اَلرَّحْمٰـنِ الرَّحيمِ مَالِكِ يَوْمِ الدّينِ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعينُ اِھْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقيمَ صِرَاطَ الَّذينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالّينَ ( افور) الم ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فيهِ هُدًى لِلْمُتَّقينَ اَلَّذينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقيمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ وَالَّذينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ اُولٰـئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ وَاِلٰـهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّحيمُ اِنَّ فى خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتى تَجْرى فِى الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنَ السَّمَاءِ مِنْ مَاءٍ فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَتَصْريفِ الرِّياَحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَاءِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ اَلْحَیُّ الْقَيُّومُ لَا تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ مَنْ ذَا الَّذى يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلَّا بِاِذْنِه يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْديهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحيطُونَ بِشَیْءٍ مِنْ عِلْمِه اِلَّا بِمَا شَاءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَلَا يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِىُّ الْعَظيمُ لَا اِكْرَاهَ فِى الدّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَىِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى لَا انْفِصَامَ لَهَا وَاللّٰهُ سَميعٌ عَليمٌ اَللّٰهُ وَلِىُّ الَّذينَ اٰمَنُوا يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَالَّذينَ كَفَرُوا اَوْلِيَاؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ اِلَى الظُّلُمَاتِ اُولٰـئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فيهَا خَالِدُونَ اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّه وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰئِكَتِه وَكُتُبِه وَرُسُلِه لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِه وَقَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَصيرُ لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسينَا اَوْ اَخْطَاْنَا رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِه وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا اَنْتَ مَوْلٰینَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرينَ الم اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْحَیُّ الْقَيُّوم نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَاَنْزَلَ التَّوْرٰیةَ وَالْاِنْجيل مِنْ قَبْلُ هُدًى لِلنَّاسِ وَاَنْزَلَ الْفُرْقَانَ اِنَّ الَّذينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَديدٌ وَاللّٰهُ عَزيزٌ ذُو انْتِقَامٍ شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ وَالْمَلٰئِكَةُ وَاُولُوا الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَزيزُ الْحَكيمُ اِنَّ الدّينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِى الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَديرٌ تُولِجُ الَّيْلَ فِى النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِى الَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَیَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَیِّ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ ثُمَّ اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِ الْغَمِّ اَمَنَةً نُعَاسًا يَغْشٰى طَائِفَةً مِنْكُمْ وَطَائِفَةٌ قَدْ اَهَمَّتْهُمْ اَنْفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللّٰهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِ يَقُولُونَ هَلْ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ مِنْ شَیْءٍ قُلْ اِنَّ الْاَمْرَ كُلَّهُ لِلّٰهِ يُخْفُونَ فى اَنْفُسِهِمْ مَا لَا يُبْدُونَ لَكَ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ شَیْءٌ مَا قُتِلْنَا هٰهُنَا قُلْ لَوْ كُنْتُمْ فى بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ اِلٰى مَضَاجِعِهِمْ وَلِيَبْتَلِىَ اللّٰهُ مَا فى صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا فى قُلُوبِكُمْ وَاللّٰهُ عَليمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِاِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذى خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ فى سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِى الَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِاَمْرِه اَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُ تَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَمينَ( افور) اُدْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدينَ وَلَا تُفْسِدُوا فِى الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا اِنَّ رَحْمَتَ اللّٰهِ قَريبٌ مِنَ الْمُحْسِنينَ لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَزيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَريصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنينَ رَؤُفٌ رَحيمٌ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظيمِ اِنْ نَقُولُ اِلَّا اعْتَرٰیكَ بَعْضُ اٰلِهَتِنَا بِسُوءٍ قَالَ اِنّى اُشْهِدُ اللّٰهَ وَاشْهَدُوا اَنّى بَریءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ وَمَا لَنَا اَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّٰهِ وَقَدْ هَدٰینَا سُبُلَنَا وَلَنَصْبِرَنَّ عَلٰى مَا اٰذَيْتُمُونَا وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ وَاِذَا قَرَاْتَ الْقُرْاٰنَ جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ الَّذينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ حِجَابًا مَسْتُورًا وَجَعَلْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ اَكِنَّةً اَنْ يَفْقَهُوهُ وَفى اٰذَانِهِمْ وَقْرًا وَاِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِى الْقُرْاٰنِ وَحْدَهُ وَلَّوْا عَلٰى اَدْبَارِهِمْ نُفُورًا وَبِالْحَقِّ اَنْزَلْنَاهُ وَبِالْحَقِّ نَزَلَ وَمَا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذيرًا وَيَقُولُونَ سُبْحَانَ رَبِّنَا اِنْ كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولًا قُلِ ادْعُوا اللّٰهَ اَوِ ادْعُوا الرَّحْمٰـنَ اَيًّا مَا تَدْعُوا فَلَهُ الْاَسْمَاءُ الْحُسْنٰى وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذٰلِكَ سَبيلًا وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذى لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَريكٌ فِى الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِىٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْبيرًا اِنَّ الَّذينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلًا خَالِدينَ فيهَا لَا يَبْغُونَ عَنْهَا حِوَلًا قُلْ لَوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَادًا لِكَلِمَاتِ رَبّى لَنَفِدَ الْبَحْرُ قَبْلَ اَنْ تَنْفَدَ كَلِمَاتُ رَبّى وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِه مَدَدًا قُلْ اِنَّمَا اَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحٰى اِلَیَّ اَنَّمَا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَاءَ رَبِّه فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّه اَحَدًا طه مَا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لِتَشْقٰىاِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشٰى تَنْزيلًا مِمَّنْ خَلَقَ الْاَرْضَ وَالسَّمٰوَاتِ الْعُلٰى اَلرَّحْمٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوٰى لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ الثَّرٰى وَاِنْ تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَاِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَاَخْفٰى اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ لَهُ الْاَسْمَاءُ الْحُسْنٰى اَفَحَسِبْتُمْ اَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَاَنَّكُمْ اِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ فَتَعَالَى اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَريمِ وَمَنْ يَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِه فَاِنَّمَا حِسَابُهُ عِنْدَ رَبِّه اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ وَقُلْ رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمينَ وَالصَّافَّاتِ صَفًّا فَالزَّاجِرَاتِ زَجْرًا فَالتَّالِيَاتِ ذِكْرًا اِنَّ اِلٰهَكُمْ لَوَاحِدٌ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ اِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِزينَةٍ الْكَوَاكِبِ وَحِفْظًا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ مَارِدٍ لَا يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلَاِ الْاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ دُحُورًا وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ اِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ فَاسْتَفْتِهِمْ اَهُمْ اَشَدُّ خَلْقًا اَمْ مَنْ خَلَقْنَا اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِنْ طينٍ لَازِبٍ اليساالله بكاف عبده لااله الله تصير الا امور فَلِلّٰهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَرَبِّ الْاَرْضِ رَبِّ الْعَالَمينَ وَلَهُ الْكِبْرِيَاءُ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَزيزُ الْحَكيمُ لَقَدْ صَدَقَ اللّٰهُ رَسُولَهُ الرُّءْيَا بِالْحَقِّ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ اِنْ شَاءَ اللّٰهُ اٰمِنينَ مُحَلِّقينَ رُؤُسَكُمْ وَمُقَصِّرينَ لَا تَخَافُونَ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِنْ دُونِ ذٰلِكَ فَتْحًا قَريبًا هُوَ الَّذى اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَدينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّينِ كُلِّه وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَهيدًا مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ وَالَّذينَ مَعَهُ اَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ تَرٰیهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانًا سيمَاهُمْ فى وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِ ذٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِى التَّوْرٰيةِ وَمَثَلُهُمْ فِى الْاِنْجيلِ كَزَرْعٍ اَخْرَجَ شَطْپَهُ فَاٰزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوٰى عَلٰى سُوقِه يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللّٰهُ الَّذينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظيمًا يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ فَانْفُذُوا لَا تَنْفُذُونَ اِلَّا بِسُلْطَانٍ فَبِاَیِّ اٰلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِ فَبِاَیِّ اٰلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَزيزُ الْحَكيمُ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يُحْي وَيُميتُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَديرٌ هُوَ الْاَوَّلُ وَالْاٰخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَیْءٍ عَليمٌ هُوَ الَّذى خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ فى سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِى الْاَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصيرٌ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُور لَوْ اَنْزَلْنَا هٰـذَا الْقُرْاٰنَ عَلٰى جَبَلٍ لَرَاَيْتَهُ خَاشِعًا مُتَصَدِّعًا مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ هُوَ اللّٰهُ الَّذى لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّحيمُ هُوَ اللّٰهُ الَّذى لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
هُوَ اللّٰهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْاَسْمَاءُ الْحُسْنٰى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَزيزُ الْحَكيمُ قُلْ اُوحِىَ اِلَیَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُوا اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاٰنًا عَجَبًا
يَهْدى اِلَى الرُّشْدِ فَاٰمَنَّا بِه وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَا اَحَدًا وَاَنَّهُ تَعَالٰى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا وَاَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفيهُنَا عَلَى اللّٰهِ شَطَطًا وَاَنَّا ظَنَنَّا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا قُلْ لَنْ يُصيبَنَا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَا هُوَ مَوْلٰینَا وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ اِلَّا هُوَ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَادَّ لِفَضْلِه يُصيبُ بِه مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِه وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحيمُ وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ اِلَّا هُوَ وَاِنْ يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَديروَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِى الْاَرْضِ وَلَا طَائِرٍ يَطيرُ بِجَنَاحَيْهِ اِلَّا اُمَمٌ اَمْثَالُكُمْ مَا فَرَّطْنَا فِى الْكِتَابِ مِنْ شَیْءٍ ثُمَّ اِلٰى رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ اِنّى تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ رَبّى وَرَبِّكُمْ مَا مِنْ دَابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا اِنَّ رَبّى عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقيمٍ مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِه وَهُوَ الْعَزيزُ الْحَكيمُ وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِىَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّه اَوْ اَرَادَنى بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِه قُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ باَيْديكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِنينَ وَلَوْ اَنَّ لِكُلِّ نَفْسٍ ظَلَمَتْ مَا فِى الْاَرْضِ لَافْتَدَتْ بِه وَاَسَرُّوا النَّدَامَةَ لَمَّا رَاَوُا الْعَذَابَ وَقُضِىَ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ثُمَّ كُلى مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكى سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًا يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ فيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ اِنَّ فى ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنينَ وَلَا يَزيدُ الظَّالِمينَ اِلَّا خَسَارًا وَالَّذى هُوَ يُطْعِمُنى وَيَسْقينِ وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفينِ وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْاٰنًا اَعْجَمِیًّا لَقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ اٰيَاتُهُ ءَاَعْجَمِیٌّ وَعَرَبِىٌّ قُلْ هُوَ لِلَّذينَ اٰمَنُوا هُدًى وَشِفَاءٌ وَالَّذينَ لَا يُؤْمِنُونَ فى اٰذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى اُولٰئِكَ يُنَادَوْنَ مِنْ مَكَانٍ بَعيدٍ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّا كَبيرًا فَسُبْحَانَ اللّٰهِ حينَ تُمْسُونَ وَحينَ تُصْبِحُونَ وَلَهُ الْحَمْدُ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَعَشِيًّا وَحينَ تُظْهِرُونَ فَسُبْحَانَ الَّذى بِيَدِه مَلَكُوتُ كُلِّ شَیْءٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمينَ اِنَّا اَنْزَلْنَاهُ فى لَيْلَةِ الْقَدْر وَمَا اَدْرٰیكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ تَنَزَّلُ الْمَلٰئِكَةُ وَالرُّوحُ فيهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ اَمْرٍ سَلَامٌ هِىَ حَتّٰى مَطْلَعِ الْفَجْرِ قُلْ يَا اَيُّهَا الْكَافِرُونَ لَا اَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ وَلَا اَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا اَعْبُدُ وَلَا اَنَا عَابِدٌ مَا عَبَدْتُمْ وَلَا اَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا اَعْبُدُ لَكُمْ دينُكُمْ وَلِىَ دينِ قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ اَللّٰهُ الصَّمَدُ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَ وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِى الْعُقَدِ وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ مَلِكِ النَّاسِ اِلٰهِ النَّاسِ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ اَلَّذى يُوَسْوِسُ فى صُدُورِ النَّاسِ مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ بسم الله الرحمن الرحميم اشرق نورالله وظهر كلام الله وثبت امرالله ونفذ هكم اللهاستعنت بالله توكلت علي الله لاحول ولاقوة الابالله تحصنت بخفي لطفالله وبلطيف صنعالله وبجميل ستر الله وبعظيم ذكرالله وبقوة سلطان الله دخلت في كنف الله واستجرت برسول الله صلي الله عليه وسلم برأت من حولي وقوتي واستعنت بحول الله وقوته اللهم استرني في نفسي وديني واهل ومال وولدى بسترك الذى سترت به ذاتك فلا عين تراك ولايد تصل اليك يارب العالمين احجبني عن القوم الظالمين بقدرتك يا قوى يا متين وصلي الله علي سيدنا محمد خاتم النبين وعلي اله وصحبه اجمعين وسلم تسليما كثرا الي يومالدين والحمد لله رب العالمين اللهم بللألؤ نوربهاء حجب عرشك من اعدائ احتجبت وبسطوة جبروت ممن يكيدني استترت وبطول حول شديد قوتك من كل سلطان تحصنت وبديموم قيوم دوام ابديتك من كل شيطان استعذت وبمكنون اسرمن سر سرك من كل هم وغم تخلصت ياحامل العرش عن حملة العرش ياشديد البطش يا حابس الوحش احبس عني من ظلمني واغلب من غلبني كتب الله لاغلبن انا ورسلي ان الله قوى عزيز اللهم اني اسئلك بسرالذات وبذاتالسر هو انت انت هو لا اله الاانت احتجبت بنورالله وبنور عرش الله وبكل اسم الله من عدوى وعدوالله ومن شر كل خلق الله بماءه الف لاحول ولا قوة الا بالله ختمت علي نفسي وديني واهلي ومالي وولدى وجميع ما اعطاني ربي بخاتم الله القدوس المنيع الذى ختم به اقتار السموات والارض حسبنا الله ونعم الوكيل 3 مرات وصلي الله علي سيدنا محمد واله وصحبه وسلم الله اكبر 3 مرات بسم الله علي نفسي وديني واهلي ومالي بسم الله الذى لا يضرمعاسمه شئ في الارض ولا في السمأ وهو السميع العليم بسم الله افتحت وعلي الله توكلت الله ربي لا شريك له شئ اللهم اني اسئلك من خيرك الذى لا يعطيه غيرك عزجارك وجل ثناؤك ولا اله غيرك احفظني من كل ذى شر خلقته واحتر زبك منهم واقدم بين يدي بسم الله الرحمن الرحيم قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ اَللّٰهُ الصَّمَدُ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ ومن خلفي مثل ذلك ومن تحتي مثل ذلك بسم الله الرحمن الرحيم علي نفسي واهلي ومالي اللهم رضني بما قضيت لي بها وعافني بما بقيت حتي لااحب تعجيل ما اخرت ولا تأخير ماعجلت يا لطيف لطف بي لطفك الخفي يا قدير اسئلك باقدرت التي استويت بها علي العرش فلم يعلم العرش اين مستقرك يا حليم يا عليم يا علي يا عظيم يا حي يا قيوم يا الله المص كفهيعص حمعسق تحصنت بالله العظيم وتنصرت بالله الكريم حسبنا لله ونعم الوكيل ولاحول ولا قوة الابالله العلي العظيم سبحان ربك ربالعزة عما يصفون وسلام عل المر سلين والحمد لله رب العالمين

Bismillahirrahmanirrahîm. El hamdu lillahi rabbil alemîn. Er rahmanir rahîm. Maliki yevmid dîn. İyyake na'budu ve iyyake nesteîn İhdinas siratal mustekîm. Siratallezine en'amte aleyhim ğayril mağdubi aleyhim ve laddâllîn Amin (Üfür) bismillahirrahmanirrahim Elif Lam Mim Zalikel kitâbu la raybe fih, hudel lil muttekîn. Ellezine yu'minune bil ğaybi ve yukîmunas salate ve mimma razaknahum yunfikûn.
Vellezine yu'minune bi ma unzile ileyke ve mâ unzile min kablik, ve bil ahirati hum yukinûn. Ulaike ala hudem mir rabbihim ve ulaike humul muflihûn. Üfür) Ve ilahukum ilahuv vahid, la ilahe illa huver rahmanur rahîm. İnne fi halkis semavati vel ardi vahtilafil leyli ven nehari vel fulkilleti tecri fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahu mines semai mim main fe ahya bihil arda ba'de mevtiha ve besse fiha min kulli dâbbeh, ve tasrifir riyahi ves sehabil musahhari beynes semai vel ardi le ayatil li kavmiy ya'kilûn. Üfür) Allahu la ilahe illa huvel hayyul kayyum, la te'huzuhu sinetuv vela nevm, lehu ma fis semavati ve ma fil ard, men zellezi yeşfeu indehu illa bi iznih, ya'lemu ma beyne eydihim ve ma halfehum, ve la yuhitune bi şey'im min ilmihi illa bi ma şa', vesia kursiyyuhus semavati vel ard, ve la yeuduhu hifzuhuma, ve huvel aliyyul azîm. (Üfür) La ikrahe fid dini kad tebeyyener ruşdu minel ğayy, fe mey yekfur bid tağuti ve yu'mim billahi fe kadistemseke bil urvetil vuska lenfisame leha, vallahu semiun alîm Allahu veliyyullezine amenu yuhricuhum minez zulumati ilen nur, vellezine keferu evliyauhumut tağutu yuhricunehum minen nuri ilez zulumat, ulaike ashabun nar, hum fiha halidûn. (Üfür) Lillahi ma fis semavati ve ma fil ard, ve in tubdu ma fi enfusikum ev tuhfuhu yuhasibkum bihillah, fe yağfiru limey yeşau ve yuazzibu mey yeşa', vallahu ala kulli şeyin kadîr. Amener rasulu bi ma unzile ileyhi mir rabbihi vel mu'minun, kullun amene billahi ve melaiketihi ve kutubihi ve rusulih, la nuferriku beyne ehadim mir rusulih, ve kalu semi'na ve eta'na ğufraneke rabbena ve ileykel masîr. La yukellifullahu nefsen illa vus'aha, leha ma kesebet ve aleyha mektesebet, rabbena la tuahizna in nesina ev ahta'na, rabbena ve la tahmil aleyna isran kema hameltehu alellezine min kablina, rabbena ve la tuhammilna ma la takate lena bih, va'fu anna, vağfir lena, verhamna ente mevlana fensurna alel kavmil kâfirîn. Üfür) Elif lam mîm. Allahu la ilahe illa huvel hayyul kayyûm. Nezzele aleykel kitabe bil hakki musaddikal lima beyne yedeyhi ve enzelet tevrate vel incîl. Min kablu hudel lin nasi ve enzelel furkan, innellezine keferu bi ayatillahi lehum azabun şedid, vallahu azizun zuntikâm. Üfür) Şehidellahu ennehu la ilahe illa huve vel melaiketu ve ulul ilmi kaimem bil kıst, la ilahe illa huvel azizul hakîm. İnned dine indellahil islam Üfür) Kulillahumme malikel mulki tu'til mulke men teşau ve tenziul mulke mimmen teşa', ve tuizzu men teşau ve tuzillu men teşa', bi yedikel hayr, inneke ala külli şey'in kadîr. Tulicul leyle fin nehari ve tulicun nehara fil leyl, ve tuhricul hayye minel meyyiti ve tuhricul meyyite minel hayy, ve terzuku men teşau bi ğayri hisâb. Üfür) Sümme enzele aleykum mim ba'dil ğammi emeneten nuasey yağşa taifetem minkum ve taifetun kad ehemmethum enfusuhum yezunnune billahi ğayral hakki zannel cahiliyyeh, yekulune hel lena minel emri min şey', kul innel emra kullehu lillah, yuhfune fi enfusihim ma la yubdune lek, yekulune lev kane lena minel emri şey'um ma kutilna hahuna, kul lev kuntum fi buyutikum le berazellezine kutibe aleyhimul katlu ila medaciihim, ve li yebteliyellahu ma fi sudurikum ve li yumehhisa ma fi kulubikum, vallahu alimum bi zatis sudûr. Üfür) İnne rabbekumullahullezi halekas semavati vel erda fi sitteti eyyamin summesteva alel arşi yuğşil leylen nehara yatlubuhu hasisev veş şemse vel kamera ven nucume musehharatim bi emrih, ela lehul halku vel emr, tebarakellahu rabbul âlemîn. Ud'u rabbekum tedarruav ve hufyeh, innehu la yuhibbul mu'tedîn. Ve la tufsidu fil erdi ba'de islahiha ved'uhu havfev ve tamea, inne rahmetellahi karibum minel muhsinîn. Üfür) Le kad caekum rasulum min enfusikum azizun aleyhi ma anittum harisun aleykum bil mu'minine raufur rahîm. Fe in tevellev fe kul hasbiyallahu la ilahe illa hu, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm. Üfür) İn nekulu illa'terake ba'du alihetina bi su' kale inni uşhidullahe veşhedu enni berium mimma tuşrikûn. Min dunihi fekiduni cemian summe la tunzirûn. Üfür) Ve ma lena ella netevekkele alellahi ve kad hedana subulena ve lenasbiranne ala ma azeytumuna, ve alellahi fel yetevekkelil mutevekkilûn. Üfür) Ve iza kara'tel kur'ane cealna beyneke ve beynellezine la yu'minune bil ahirati hicabem mestûra. Ve cealna ala kulubihim ekinneten ey yefkahuhu ve fi azanihim vakra, ve iza zekerte rabbeke fil kur'ani vahdehu vellev ala edbarihim nufûra. Üfür) Ve bil hakki enzelnahu ve bil hakki nezel, ve ma erselnake illa mubeşşirav ve nezira. Ve kur'anen feraknahu li takraehu alen nasi ala muksiv ve nezzelnahu tenzila. Üfür) Kulid'ullahe evid'ur rahman, eyyem ma ted'u fe lehul esmaul husna, ve la techer bi salatike ve la tuhafit biha, vebteği beyne zalike sebila. Ve kulil hamdu lillahillezi lem yettehiz veledev ve lem yekul lehu şerikun fil mulki ve lem yekul lehu veliyyum minez zulli ve kebbirhu tekbira. Üfür) İnnellezine amenu ve amilus salihati kanet lehum cennatul firdevsi nuzula. Halidine fiha la yebğune anha hivela Kul lev kanel bahru midadel li kelimati rabi le nefidel bahru kable en tenfede kelimatu rabbi ve lev ci'na bi mislihi mededa. Kul innema ene beşerum mislukum yuha ileyye ennema ilahukum ilahuv vahid, fe men kane yercu likae rabbihi felya'mel amelen salihav ve la yuşrik bi ibadeti rabbihi ehada. Üfür) Taha. Ma enzelna aleykel kur'ane li teşka. İlla tezkiratel limey yahşa. Tenzilem mimmen halekal arda ves semavatil ula Errahmanu alel arşisteva. Lehu ma fis semavati ve ma fil erdi ve ma beynehuma ve ma tahtes sera. Ve in techer bil kavli fe innehu ya'lemus sirra ve ahfa. Allahu la ilahe illa hu, lehul esmaul husna. Üfür) E fe hasibtum ennema halaknakum abesev ve ennekum ileyna la turceûn. Fe teallellahul melikul hakk, la ilahe illa hu, rabbul arşil kerîm. Ve mey yed'u meallahi ilahen ahara la burhane lehu bihi fe innema hisabuhu inde rabbih, innehu la yuflihul kâfirûn. Ve kur rabbiğfir verham ve ente hayrur rahimîn. Üfür) Vessaffati saffa. Fezzacirati zecra. Fettaliyati zikra. İnne ilahekum le vahid. Rabbus semavati vel erdi ve ma beynehuma ve rabbul meşarik. İnna zeyyennes semaed dunya bi zinetinil kevakib. Ve hifzam min kulli şeytanim marid. La yessemmeune ilel meleil a'la ve yukzefune min kulli canib. Duhurav ve lehum azabuv vasib.İlla men hatifel hatfete fe etbeahu şihabun sakib. Festeftihim ehum eşeddu halkan em men halakna, inna halaknahum min tînil lazib. Üfür) eleysallahu bikafin abdehu La ilahe illallahu tasirul umur. Üfür) Fe lillahil hamdu rabbis semavati ve rabbil erdi rabbil âlemîn. Ve lehul kibriyau fis semavati vel erdi ve huvel azizul hakîm. Üfür) Le kad sadekallahu rasulehur ru'ya bil hakk, le tedhulunnel mescidel harame in şaellahu aminine muhallikîne ruusekum ve mukassirîne la tehafun, fe alime ma lem ta'lemu fe ceale min duni zalike fethan kariba. Huvellezi ersele rasulehu bil huda ve dinil hakki li yuzhirahu aled dini kullih, Ve kefa billahi şehida. Muhammedur rasulullah, vellezine meahu eşiddau alel kuffari ruhamau beynehum terahum rukkean succedey yebteğune fadlem minellahi ve ridvana, simahum fi vucuhihim min eseris sucud, zalike meseluhum fit tevrati ve meseluhum fil incil, ke zer'in ahrace şat'ehu fe azerahu festağleza festeva ala sukihi yu'cibuz zurraa li yeğiza bihimul kuffar, veadellahullezine amenu ve amilus salihati minhum mağfiratev ve ecran azîma. Üfür) Ya ma'şerelcinni vel'insi inisteta'tum en tenfuzu min aktarissemavati vel'ardi fenfuzu, la tenfizune illa bisultân. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibân. Yurselu 'aleykuma şuvazum min nariv ve nuhasun fela tentesirân Febieyyi alai rabbikuma tukezzibân. Üfür) Sebbeha lillahi ma fissemavati velardi ve huvel'azizulhakîm. Lehu mulkussemavati vel'ardi yuhyi ve yumit, ve huve 'ala kulli şey'in kadîr. Huvel'evvelu vel'ahiru vezzahiru velbatinu ve huve bikulli şey'in 'alîm. Huvellezi halekassemavati vel'arda fi sitteti eyyamin summesteva 'alel'arş, ya'lemu ma yelicu filardi ve ma yahrucu minha ve ma yenzilu minessemai ve ma ya'rucu fiha, ve huve me'akum eyne ma kuntum, vallahu bima ta'melune besîr. Lehu mulkussemavati vel'ard, ve ilellahi turce'ul'umûr. Üfür) Lev enzelna hazelkur'ane 'ala cebelil leraeytehu haşi'am mutesaddi 'am min haşyetillah, ve tilkel'emsalu nadribuha linnasi le'allehum yetefekkerûn. Huvallahullezi la ilahe illa hu, 'alimulğaybi veşşehadeh, huverrahmanurrahîm. Huvallahullezi la ilahe illa hu, elmelikulkuddususselamul mu'minul muheyminul 'azizul cebbarul mutekebbir, subhanallahi 'amma yuşrikûn. Huvallahul halikul bariulmusavviru lehul'esma ulhusna, yusebbihu lehu ma fissemavati vel'ardi ve huvel'azizulhakîm. Üfür)
Kul uhiye ileyye ennehusteme'a neferum minelcinni fekalu inna semi'na kur'anen 'aceba.Yehdi ilerruşdi feamenna bih, ve len nuşrike birabbina ehada Ve ennehu te'ala ceddu rabbina mettehaze sahibetev ve la veleda. Ve ennehu kane yekulu sefihuna 'alellahi şetata Üfür) Kul ley yusibena illa ma ketebellahu lena huve mevlana, ve alellahi fel yetevekkelil mu'minûn. Üfür) Ve iy yemseskellahu bi durrin fe la kaşife lehu illa hu, ve iy yuridke bi hayrin fe la radde li fadlih, yusibu bihi mey yeşau min ibadih, ve huvel ğafurur rahîm. Üfür) Ve iy yemseskellahu bi durrin fe la kaşife lehu illa hu, ve iy yemseske bi hayrin fe huve ala kulli şey'in kadîr. Ve ma min dabbetin fil ardi ve la tairiy yetiru bi cenahayhi illa umemun emsalukum, ma ferratna fil kitabi min şey'in sümme ila rabbihim yuhşerûn. Üfür) İnni tevekkeltu alellahi rabbi ve rabbikum ma min dabbetin illa huve ahizum binasiyetiha, inne rabbi ala siratim mustekîm. Üfür) Ma yeftehillahu lin nasi mir rahmetin fe la mumsike leha, ve ma yumsik fe la mursile lehu mim ba'dih, ve huvel azizul hakîm. Üfür) Ve lein seeltehum men halekas semavati vel erda le ekulunnellah, kul eferaeytum ma ted'une min dunillahi in eradeniyellahu bi durrin hel hunne kaşifatu durrihi ev eradeni bi rahmetin hel hunne mumsikatu rahmetih, kul hasbiyellah, aleyhi yetevekkelul mutevekkilûn. Üfür) Katiluhum yuazzibhumullahu bi eydikum ve yuhzihim ve yensurkum aleyhim ve yeşfi sudura kavmim mu'minîn. Üfür) Ya eyyuhen nasu kad caetkum mev'izatum mir rabbikum ve şifaul lima fis suduri ve hudev ve rahmetul lil mu'minîn. Üfür) Summe kuli min kullis semarati fesluki subule rabbiki zulula, yahrucu mim butuniha şerabum muhtelifun elvanuhu fihi şifaul linnas, inne fi zalike le ayatel li kavmiy yetefekkerûn. Üfür) Ve nunezzilu minel kur'ani ma huve şifauv ve rahmetul lil mu'minine ve la yeziduz zalimine illa hasara. Üfür) Vellezi huve yut'imuni ve yeskîn. Ve iza meridtu fe huve yeşfîn. Üfür) Ve lev cealnahu kur'anen a'cemiyyel le kalu levla fussilet ayatuh, e a'cemiyyuv ve arabiyy, kul huve lillezine amenu hudev ve şifa', vellezine la yu'minune fi azanihim vakruv ve huve aleyhim ama, ulaike yunadevne mim mekanim beîd. Üfür) Subhanehu ve teala amma yekulune uluvven kebîra. Fe subhanellahi hîne tumsune ve hîne tusbihûn. Ve lehul hamdu fis semavati vel erdi ve aşiyyev ve hîne tuzhirûn. Fe subhanellezi bi yedihi melekutu kulli şey'iv ve ileyhi turceûn Subhane rabbike rabbil izzeti amma yesifûn. Ve selamun alel murselîn. Vel hamdu lillahi rabbil âlemîn. Üfür) İnna enzelnahu fî leyletilkadr. Ve ma edrake ma leyletulkadr. Leyletulkadri hayrum min elfi şehr Tenezzelulmelaiketu verruhu fîha biizni rabbihim min kulli emr. Selamun hiye hatta matle'ilfecr. Üfür) Kul ya eyyuhel kâfirun. La a'budu ma ta'budun. Ve la entum abidune ma a'bud. Ve la ene abidun ma abedtum. Ve la entum abidune ma a'bud. Lekum dînukum ve liye dîn Üfür) Kul huvallahu ehad. Allahus samed. Lem yelid ve lem yuled. Ve lem yekul lehu kufuven ehad. Üfür) Kul e'uzu birabbilfelak Minşerri ma halak. Ve min şerri ğasikin iza vekab. Ve min şerrinneffasati fil'ukad. Ve min şerri hasidin iza hased. Kul e'uzu birabbinnâs. Melikinnâs. İlahinnâs. Min şerrilvesvasil hannâs Ellezi yuvesvisu fi sudurinnâs. Minel cinnetiven nâs. Üfür) bismillahirrahmanirrahim eşragu nurallahi ve zahera kelamullahi vesebete emrullah. Venefeze hukmullah istea’ntu billah tevekkeltu a’lallah la havle vela kuvvete illa billah tehassantu bihafiyyi lutfullah vebi latifu sun’illah ve bicemili setrillah vebi azami zikrillah vebi kuvveti sultanillah dehaltu bi kenefillah vestecertu bi rasulillah sallahu aleyhi ve sellem bere’tu min havli ve kuvveti ve esteantu bihavlillah ve kuvvetihi allahumme esturni fi nefsi ve dini ve ehli ve mali ve veledi bisetrikellezi seterte bihi zatek fela aynun terake vela yedun tesılu ileyke ya rabbel alemin ehcubni anil kavmizzalimin bi kudretike ya gaviyyu ya metin ve sallalahu ala seyyidina muhammedin hatemennebiyyin ve ala alihi ve sahbihi ecmain ve selemle teslimen kesiran ila yevmiddini velhamdu lillahi rabbil alemin bitele’lui nuri behai hacibi arşike min e’adai ihtecebtu ve bisatveti ceberut imin men yekudinu istetertu ve bi tavli havli şedidi kuvvetike min kulli sultanin tahassantu ve bideymumi gayyumi devamin ebediyyetike min kulli şeytanin isteaztu ve bi meknunissirri min sırri sırrike min kulli hemmin ve ğammin tehallastu ya hamilel arşi an hameleti ya şedidel batşi ya habisel vahşi ihbis anni men zalemeni veğlib men ğalebeni keteballahu la eğlibenne ene ve rasuli innallahe gaviyyun aziz üfür) allahümme inni eselüke bisirrizzati ve bi zatissirri huve ente ente huve la ilahe illa ente ehtecibtü bi nurillahi ve vebi nuri arşillah vebi külli ismillahi min adüvvin ve adüvvillahi vemin şerri külli halgillahi bima ihi elfin la havle vela kuvvete illa billahi hatemtü ala nefsi ve dini ve ehli ve mali ve veledi ve cemi ma e’atani rabbi bihatimillahil kuddusil meniillezi hateme bihi eg semavati vel ard hasbunallah ve nimel vekil 3 kere ve sallallahu ala seyyidina muhammedin ve alihi ve sahbihi ve selem Allahu Ekber 3 kere bismillahi ala nefsi ve dini ve ehli ve mali bismillahillezi la yedurru mea ismihi şeyün fil erdi vela fissemai ve huvessemiul alim bismillahi iftehtu ve alallahi tevekkeltü allahu rabbi la şerikelehu şeyun allahumme inni eselüke min hayrikellezi la yutıhi ğayruk azze caruke ve celle senaük vela ilahe ğayruk ihfezni min külli zi şerrin halagtehu ve ehteri rabbüke minhüm ve ugaddimu beyne yedey. Bismillahirrahmanirrahim kul huvallahu ehad allahus samed lem yelid velem yuled velem yekün lehu küfeven ehad vemin halfi misle zalik ve min tehti misle zalik bismillahirrahmanirrahim ala nefsi ve ehli ve mali allahumme raddini bima gadeyte li biha ve afini bima begayte hatta la uhıbbe te’cile ma ehherte vela te’hira ma accelte ya latifu Lütfi bi lütfukel hafiyy ya gadiru eselüke bil kudretil leti isteveyte biha alel arşi felem yelemil arşu eyne müstegarruk ya Halimu Ya Alimu Ya Aliyyu Ya Azimu Ya hayyu Ya Gayyum Ya Allah eliflammim sad kefheyaaynsad hamim ayn sin gaf tehassentu billahil azimi ve tenessertu billahil kerim hasbunallah ve nimel vekil vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim sübhane rabbike rabbil izzeti amma yesifune ve selamün alel mürselin velhamdü lillahi rabbil alemin amin.(Üfür)








Hirz Ayetlerinin sıralaması şu şekildedir:

Fâtiha, Bakara 1,2,3,4,5 ve 163,164 ve 255,256,257 ve 285,286,

Âl-i İmrân1-2-3-4- 18,19. âyetten sadece: "İnneddîne indellâh-il-islâm" kısmı, Âl-i İmrân 26,27, Âl-i İmrân 154,

A'râf 54,55,56, Tevbe 128,129, Hûd 54 İbrahim 12, İsrâ 110,111, -45-46-105-106-110-111 kehf 107-108-109-110

Taha 1-8 arası Mü'minûn 115 118 arası Saffat 1-11

Casiye 36-37 Feth 27,28,29, Rahman 33-36 Hadid 1-5

Haşr 21-24 arası Cin 1,2,3,4,5,6, Tevbe 51 Yunus 107

Enam 17-38 Hud 56 Fatır 2 Zümer 38 Tevbe 14

Yunus 57 Nahl 69 İsra 82 Şuara 79-80 Fussilet 44

İsra 43 Rum 17-18 Yasin son ayet Saffat 180-182

Kadir Kafirun ihlas felak nas-

El Müntehabatu min Ulumil Havas - hkerrar


MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.